VAHİY GÖNDERİLEN PEYGAMBERLERİN MUHATAPLARINCA TANINMA MESELESİ*

Yüce Allah insanları hidayete davet etmek üzere gönderdiği peygamberlerini insanlara bildirirken aralarındaki birtakım ortak niteliklere yer verir. Bunlardan biri peygamberlerin gönderildikleri toplumların içinden seçilmeleridir. Hz. Sâlih’in Semûd kavmine gönderildiğini haber veren ayette “kardeşleri” ifadesi kullanılmaktadır: “Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka tanrınız yoktur...’” Ayrıca Hz. Hûd ve Hz. Şuayb’ın kavmine elçi olarak vazifelendirildiğini beyan eden ayetlerde de “kardeşleri” lafzı yer almaktadır.

Kardeşlik genel olarak üç açıdan değerlendirilebilir: Din kardeşliği, cins/tür kardeşliği ve nesep kardeşliği. Peygamberlerin kavimleriyle olan kardeşliğinin din kardeşliği olmadığı açıktır. Dolayısıyla kardeşlikle cins/tür ya da nesep kardeşliği kastedilir. “Kardeşleri” ifadesi ile sözü edilen peygamberin onların arasında büyüdüğü ve böylece kendisini iyi tanıdıkları hatırlatılır. 

Ayetlerde peygamberin toplum tarafından bilinmekle birlikte değer verilen ve öne çıkan kimseler olduğu da ifade edilir. Hz. Sâlih örneğinde açıklandığı üzere peygamberlik iddiasında bulunmadan ve insanları Allah’a davet etmeden önce peygamberin aklı, düşünme becerisi ve konumu sebebiyle ümit beslenen ve görüşlerinden istifade edilen, liderliğiyle kendilerine fayda sağlayacak bir kimse  olması umulan kimse olduğu belirtilmektedir. Hz. Sâlih’in kavmi bu ifadeleri kınama ve ayıplama anlamıyla kullansa da ilgili ayette bir peygamberin toplum içindeki saygın ve değerli konumuna işaret edilmektedir. 

Kur’an’da son peygamber Hz. Muhammed de diğer peygamberler gibi muhatapları tarafından tanınan ve bilinen bir kimse olarak sunulur: “Arkadaşınız (Muhammed) asla deli değildir. Allah Resulü’nü delilikle itham eden ve onun büyük bir tehlikeyi göze aldığını söyleyenlere karşı Kur’an, Hz. Peygamber’in konuşmasının, eylemlerinin mecnunun konuşması ve eylemi gibi olmadığını beyan eder. Bu beyanında Hz. Peygamber’in onların “arkadaşları” olduğu hakikatine yer verir. 

Ayetteki “arkadaşınız” ifadesi muhatap toplumu da işin içine dâhil etmektedir. Bu lafız, onların bilmedikleri bir kimseden bahsedilmediğini, gayet iyi tanıdıkları bir kimseden söz edildiğini beyan eder. Onlar Hz. Peygamber’in akıllı bir kimse olduğunu ve ahlaki meziyetleriyle örnek gösterilen bir üstünlüğe sahip olduğunu bilmektedir. Buna rağmen ona mecnun demeleri, içinde bulundukları açmazı da göstermektedir. Zira aklı başında bir kimseye delilik isnat edilemez. Muhatapların yakından tanıdıkları ve mecnun olmadığını bildikleri bir kimse hakkında bu iddiada bulunmaları, onların bühtanı/iftirası ve kötü davranışları ile ilgilidir. Bu ifadeler, Hz. Peygamber’in doğruluğunu ispat etmektedir. 

Kur’an’ın peygamberin tanınıp bilinmesi ifadelerini ilgili peygamberin beşer olmasıyla ilişkilendirmek de mümkündür. Aslında peygamberin bir beşer olarak seçilmesi Allah’ın insanlara bir lütfudur. Çünkü insan, kendi sınırlarını bilmektedir. Kendi kapasitesini aşan bir durumla karşılaşınca bunun benzeri getirilemeyen açık deliller olduğunu anlayabilmektedir. Aynı zamanda her cins kendi cinsiyle yakınlaşır. Hz. Peygamber’in onların cinsinden gönderilmesi, aralarındaki bağı sağlamaktadır. Eğer Hz. Peygamber onların bilmediği bir nesepten gelseydi onu birtakım ayıp ve kusurlarla nitelendirebilirlerdi. Peygamberi tanımakla birlikte hepsinin aynı toplumun fertleri olmaları onların peygamberlik iddiasını kabul etmeleri ve vahye iman etmeleri bakımından önemli bir delil olmaktadır. 

Kur’an peygamberlerin muhatapları gibi birer beşer olduğunu beyan etmekte, onların toplumları tarafından tanınan, kabul gören hatta kimi durumlarda ümit beslenen kimseler olduğuna yer vermektedir. Bu durum vahyin elçiliğini yapan peygamberlerin gönderildikleri toplumla olan ortak yönlerinin temelini oluşturmaktadır.

 

*Bu yazı Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleş oğlu İlahiyat Fakültesi, Tefsir Anabilim Dalı, Doç. Dr.  Ayşe Betül ORUÇ Arş. Gör. Dr Sümeyye SAYĞIN’ın Vahiy-Muhatap İlişkisinde Kuran’da Referans Gösterilen Ortak Yönler adlı makalesinden alıntılanmıştır.