Telefonu Ver Sussun.

  • SUR YAPIIIIIII

Gerçekten telefonu verince o işkence bitiyor muydu? Doğdukları andan itibaren onları teknolojiden korumalı mıyız, yoksa internetin nimetlerini tane tane anlattığımızda dünyanın en güzel çocuklarını yetiştirmek mümkün mü?              

İçerikler şimdiki gibi kalmayacak. Sınırlar, teknolojik olanakların içeriğindeki beklenmedik kazanımlarla değişebilir elbette ama şimdiki uygulamalara bakarsak, 3 yaştan önce bu medyayla karşılaşmanın gelişim açısından vazgeçilmez bir yanı yok. Bugünkü biçimiyle bir gelişim ihtiyacı olarak tanımlamıyorum. 3 yaş öncesi çocuklar; TV, bilgisayar/tablet, cep telefonu gibi elektronik medya ile tanıştırılmamalı. Bir köşede elinde cep telefonu veya tabletle oynayan çocuklara artık âşinâyız. Aileye sorsanız, nefes almak gibi...

Bir kere anne-babalar, çocuklarıyla bu yeni dünyayı eşzamanlı tanıyor, tanımaya çalışıyor. Fakat sıkça senkron sorunu yaşanıyor, çocuklar dijitalin içine doğduklarından yeniliklere çok daha hızla adapte oluyor. Ebeveyn gelişmeleri anlayana, özümseyene kadar çocuk; çoktan yeniliği hayatına katmış, kurcalamış, belki de kullanıp atmış oluyor.

Eskiden anne-babalar çocuğuna, kapıyı yabancıya açma derdi, şimdi internette yabancılarla konuşma, bilgilerini verme diyor, demesi gerekiyor. İletişim ve sosyal oyuncaklar hızla üzerimize üzerimize yağarken; çocuklarımızla bu dünyaya nasıl ayak uydurmalıyız? 

 

Diş fırçalamayı öğretir 

gibi teknolojik cihazların 

doğru kullanımı öğretilmeli

İnternetin olmadığı zamanlarda çocukluk, sokaklar demekti. Sosyalleşmek demek dışarı çıkmak anlamına geliyordu. Adı üzerinde ‘sosyal’ medya; sosyal hayatı sokaktan, bahçeden alıp odalara, ceplere taşıdı. Dış dünyayla aramızdaki duvarları ve kapıları kaldırdı, saatlerle ifade edilen mesafeler sıfırlandığında hayatımızın ne kadar değiştiğini fark ettik. Anlatacağımız ve söyleyeceğimiz şeyler pek değişmedi: Seviyorum, kızıyorum, gidiyorum, kalıyorum, ne olmuş, neden olmuş, kimmiş, ne yapmış gibi evrensel sorular ve cevapları aynı. Ancak bu iletişimin içinde aktığı kanalların değişmesi hayatımızı daha da fazla etkileyecek.

Gençliğinde kahveden eve gelmeyen delikanlı ile benzeştirebilir miyiz? Evdekilerden uzak durmak isteyen gençler, eskiden kahvehaneden eve gelmeyi bilmezken, şimdi de kahvehaneyi eve mi getirmiş oluyor? Gençler yine büyüklerden uzak durmanın, yaşıtlara yakın durmanın bir başka yolunu buluyorlarsa değişen bir şey yok diyebiliriz.

 

‘Çocuk 3 yaşına kadar 

elektronik medya ile 

tanıştırılmamalı’

Anne-babalar için hayati derecede önem taşıyor. İçerikler şimdiki gibi kalmayacak. Sınırlar, teknolojik olanakların içeriğindeki beklenmedik kazanımlarla değişebilir elbette ama şimdiki uygulamalara bakarsak, 3 yaştan önce bu medyayla karşılaşmanın gelişim açısından vazgeçilmez bir yanı yok. Bugünkü biçimiyle bir gelişim ihtiyacı... 3 yaş öncesi çocuklar; TV, bilgisayar/tablet, cep telefonu gibi elektronik medya ile tanıştırılmamalı. 3-5 yaş arasında günde bir saat, 5 yaş sonrasında günde iki saat aşılmamalı. Belirgin kurallar getirilmeli.”

 

‘Bazen anne-babaların 

tableti vermekten başka 

çaresi kalmıyor’

Bir köşede elinde cep telefonu veya tabletle oynayan çocuklara artık âşinâyız. Aileye sorsanız, nefes almak için bunu yaptığını söylüyor. Bu noktada çocuğun o cihazla ne yaptığını takip ediyor mu bilemiyoruz? Evlerine yorgun argın ulaşmış, kendinden ve hayatından bir türlü memnun olmayan anne-babaların çocuklarına yetecek solukları olmadığında bu rahatlatıcıyı vermekten başka çareleri de kalmıyor. 

Yanlış anlamayın, tablet ile geçen zamanı mutlak bir ziyan olarak gördüğümü söyleyemem. Özellikle yakın gelecekte tablet aracılığıyla yapabileceğimiz ve şu an hayal edemediğimiz birçok etkileşim olacağına inanıyorum. Teknolojiyi doğru kullanmak çok önemli... Çocuklar, ancak televizyonla ya da bilgisayar/video oyunları ile ilgilenirken durabiliyor. Ancak bu durağanlık, sosyal ve bedensel hareketliliği kısıtlayıcı biçimde dış dünya ile ilişkiyi sınırlar. Keşfetme ve merak gibi temel ihtiyaçların en iyi biçimde karşılanabilmesi için kendiliğinden ve doğal biçimde akıp giden bir hayata, açık havada, parkta, sokakta, bahçede başka çocuklarla birlikte olmaya ihtiyaç vardır. Her çocuğun hakkı olan hayal kurabilme yerini, televizyon programcılarının, video oyun tasarımcılarının çocuklar adına kurduğu pek de zengin olmayan hayallerle yetinmeye bırakıyor. Ebeveynler önce kendileri teknolojik cihazları doğru kullanmalı, örnek olmalı. 

Diş fırçalamayı öğretir gibi teknolojik cihazların doğru kullanımını öğretmeli. ‘Uykudan bir saat önce kullanıma izin yok, yemek sırasında telefon kullanmaya izin yok’ gibi belirgin kurallar getirmeli. Odasında TV ve bilgisayar bulunmamalı. Aile üyeleriyle şarkı söylemek, kitap okumak, spor yapmak gibi etkinlikler düzenlemeli. Çocuğu hobi edinmesi için teşvik etmeli. Teknolojik cihazların kullanımı ödül olmamalı. Özellikle 13 yaşın altındakiler için sosyal medya hesapları erişkinlerin tacizinden ve diğer çocukların zorbalığından korunması için kontrol edilmeli. Aile çocuğun oynadığı oyunlar hakkında bilgi sahibi olmalı.