SU (NİMET) MERKEZLİ BİR KISSA: HZ MUSA VE FİRAVUN

  • SUR YAPIIIIIII

Kuran-ı kerimde Hz Musa’nın hikâyesine baktığımız zaman hayatı suyun etrafında gelişen olaylar etrafında şekillenir. Kıssa Allah-u Teâlâ tarafından ilham sonucu doğumundan sonra sandukaya konulup nehre bırakılması ile başlar (kasas/7).  Gördüğü rüya sonucu İsrail oğullarından doğan erkek çocukları öldürmesi yüzünden annesi onu bir sandığa koyarak ve Nil nehrine bırakır. Nil nehri o zamanki mısırlılar için kutsallık arz ettiği için nehirde buldukları veya nehrin onlara ikram ettiğini düşündükleri çocuğa sudan gelen çocuk veya suyun hediyesi çocuk manasında Musa ismini verirler (Kasas/9).

Sudan gelen çocuk her ne kadar Kıptiler içinde büyüse de İsrail oğullarından olduğunu hem firavun hem de kendisisin bildiğini gelişen olaylardan anlıyoruz. Sudan gelen çocuk büyüklük çağında bir Kıpti’nin ölümüne sebep olur. Firavunun ve adamlarının kendisini aradığını öğrenince ölüm korkusundan şehri terk etmek zorunda kalır. İlginç bir şekilde gide gide bir su kuyusunun başında konaklar. Orada aç susuz ve kimsesiz bir durumda olmasına rağmen karşılık beklemeden sürü sahibi iki kız kardeşe yardım eder ve akabinde  bir gölgeye çekilerek: "Rabbim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım" der (kasas/24). 

Rabbil âlemin onun bu duasına icabet ederek iki kız kardeşi vesile kılar. Nihayet kızlardan biri utana utana yürüyerek ona gelip, “Bizim için koyunlarımızı sulamanın ücretini vermek üzere babam seni çağırıyor” dedi (Kasas/25). Davete icabet edip on yıl hizmet karşılığında kızlardan biri ile evlenen Musa (Kasas/28) sürenin sonunda Medyen’den ayrılır. Medyen’den ayrıldıktan sonra yolunu kaybeden Hz Musa’ya Tur dağında Allah tarafından peygamberlik vazifesi verilir (Taha/13). Ölüm korkusundan kaçtığı şehre bu sefer firavun ve halkını dine davet ve İsrail oğullarını esaretten kurtarmak için gönderilir (Taha/24).

Burada aldığı emir gereği firavun ve halkını islama davet eden Hz Musa büyük bir muhalefet ile karşılaşır. Islama girmeleri ve İsrailoğulları’nı serbest bırakması için verdiği çabalar sonuçsuz kalınca tüm Mısır’ı etkileyen mucizeler devreye girer. Bu mucizelerden biride firavunun himayesinde veya kontrolünde olduğuna inanılan Nil nehrini Allah-u Teâlâ tarafından içilmez hale dönüştürür. Böylelikle Firavun’un Mısırın hayat kaynağı olan Nil’in kontrolünün onun ve inandığı ilahın elinde olduğu inancı yerle bir edilir. Firavunun Nil nehri üzerinden oluşturduğu Rablik inancını yerle bir edilmesine rağmen, iman etmek yerine Firavun ve avenesi zulmünü iyice arttırır.

Daha sonra gelen mucizeler karşısında çaresiz kalan firavun İsrail oğullarını serbest bırakmak zorunda kalır. İsrail oğulları şehri terk edince vezirlerinin telkini ile sözünden dönen firavun İsrail oğullarını tekrar esir etmek için Hz Musa’nın peşine düşer.  Hz Musa ve İsrailoğullarını denizin kıyısında yakalar. Allahtan gelen emir neticesinde Hz Musa asası ile denize vurunca denizde kupkuru bir yol açılır (Şuara/63). Bunun üzerine İsrailoğulları buradan karşıya geçer. İsrailoğulları’nın geçtiğini gören firavun ve ordusu da aynı yoldan geçmek için denizin içine girerler. Yolun tam ortasına gelince Allah-u Teâlâ Su üzerinden insanlara zulüm eden firavun ve ordusuna denizdeki yolu iki tarafından da kapatır.

Önceki mucizeler karşısında inanacağım diyip sonradan vazgeçen Firavun, bu sefer olayın daha vahim olduğunu anlayınca: İsrailoğulları’nın rabbine iman ettim der (Yunus/90). O'na: "Şimdi mi inandın? Daha önce baş kaldırmış ve bozgunculuk etmiştin" dendi (yunus/91). Böylelikle Su metafor’u üzerinden, geçici olarak verilen bir Dünya nimetinden dolayı Yaratanına isyan eden ve Cehennemlik olan bir adamın kıssası, sahip olduğunu sandığı güç veya nimet vesilesi ile helak olması ile biter.