RAMAZAN AYLARININ VAZGEÇİLMEZİ OLAN, ACAYİP GARAİP DİNİ! HİKÂYELERİ

  • SUR YAPIIIIIII

Prof. Dr. Ali özek. İnsanlar İslam’ı doğru anlasın diye mücadele etmiş ve hocaların hocası diyen anılan bir şahsiyet. İnsanların kuran ve sünnet, dolayısıyla İslam’dan neden bihaber olduklarının sebebine değindiği bir konuşmasını izledim. Konuşmasında, Cuma vakti falanca yerdeki camiye yolum düştü diyor. İçeri girdiğimde o zamanın meşhur hocalarından ve  benim de arkadaşım olan …. vaaz veriyordu. Vaazında milleti coşturan söylemler ve hikâyelerden bahsediyordu. Namaz çıkışında ona neden din konusunda bilgilendirici değil de aslı astarı olmayan hikâyelerle vaaz veriyorsun diye sordum. Dedi ki:- Hocam senin dediğin gibi vaaz versem kimse beni dinlemez.

On bir ayın sultanı Ramazan ayı geldi ve de gitmek üzere. Ramazanın gelmesi ile on bir ay boyunca dini inançlara düşman olan kanallar da olmak üzere herkes İslam ile ilgili programlara yer vermeye başladı. Hemen hemen tüm kanallarda isminin önünde bol ünvanı olan hocalar boy göstermeye başladı. Halkımızı din iman konusunda aydınlatma! Adına tüm hünerlerini sergilemeye başladılar. Özenle seçilmiş suya sabuna dokunmayan konuları dile getirmenin yanında, dinle diyanetle hiçbir alakası olmayan ve kişinin inancına faydasından çok zararı olan hikâyeleri de ehl-i takva kıvamında anlatmayı da ihmal etmediler. Her ne kadar onlar gibi ismimizin önünde etiketler olmasa da Kanbersiz düğün olmaz misali bizde halkımızı aydınlatmaya! katkısı olsun diye bir hikaye paylaşalım dedik. 

Vaktin birinde bir şehirde bir cami imamı varmış.  Lakin bu imamın hiç cemaati yokmuş. Mahalle sakinleri onun arkasında namaz kılmazlarmış. Çünkü bu imama her akşam mahallenin bakkalından bir şişe şarap aldıktan sonra sokak kadınlarından birini koluna takar evine götürürmüş. Bir müddet sonra bu hoca ölmüş. Lakin mahalleli namından dolayı cenazesini kaldırmak istemeyince kadın ne yapacağını bilmez bir halde ağlamaya başlamış.

Hikmetinden sual olunmaz rabbimin hikmetine bakın ki o günde padişah tebdili kıyafetle teftişe çıkmış. Evdeki ağlamayı duyunca merak etmiş ve evin kapısını çalmış. İki gözü yaşlı kadın:- Benim kocam caminin imamı idi. O her gece sokak kadınlarından birinin parasını verir sabaha kadar ona din anlatırdı. Ayrıca Müslümanlar içmesin diye bakkaldan bir şişede şarap alır gelir onu da kırardı. Ben ne kadar böyle yapma ölürsen cenazen ortada kalır kimse kaldırmaz desem de o;- Padişahın işi ne? Cenazemi o kaldırır derdi. Bu söz üzerine padişah hayretler içerisinde kalarak kendini tanıtır. Padişah ve adamlarının hocanın cenazesini kaldırdıklarını gören mahalle halkı olayı gelir padişahtan sorarlar. Sarhoş ve zinalar sandıkları hocanın aslında bir evliya! Olduğunu öğrenirler ve hep birlikte cenazeyi defnederler.

 Bu ve buna benzer dini kılıflı hikâyeleri bırakın bir Müslüman’ı gâvur dediğimiz birine sorsak dahi, aslı astarı olmayan bu tür hikâyelerin din ve diyanetle hiçbir alakasının olmadığını söyleyecektir. Aslında bu ve buna benzer dini imajlı hikâyeler, dini faydadan çok kişilerin bilinçaltını tahribe yöneliktir. Çünkü bu tür hikâyeler daha çok duyguya hitap ederek subliminal mesajların kişilerin bilinçaltına yerleşmesine zemin hazırlarlar. Böylelikle kişiler dinin özünden uzaklaşır. Kuran ve sünneti bir kenara bırakılırken dinin kaynağı artık hikâyeler ve menkıbeler olmaya başlanır. Buna en güzel örnek Hıristiyanlıktır. Hıristiyanlıkta genel inanış şudur; Hıristiyanlığı kabul et sonra ne yaparsan yap, erinde sonunda cennete gireceksin derler. Önünde bir ton unvan bulunan bazı kişiler meşhur olma istekleri uğruna acayip garaip hikâye ve menkıbelerle bilinçli ya da bilinçsiz, Hıristiyanlık vari bir Müslümanlık zihinlere empoze ediyorlar.