MÜSLÜMAN/MÜ'MİN KİŞİLİĞİNİN OLUŞUMUNDA ORUCUN YERİ*

  • SUR YAPIIIIIII

Oruç tutmak, mü'minlere Allah tarafından farz kılınmıştır. Bir kimse sırf Allah istediği için açlığa, susuzluğa ve cinsel doyumdan yoksun kalmaya katlanıyor ve sabrediyorsa, bu onun imanının gücüyle ilişkilidir. Oruç hariç diğer ibadetler az çok başkaları tarafından görülen ibadetlerdir. Oysa oruç tutanın durumunu bir kendisi bir de Yüce Allah bilir. İnsanlar görseler de görmeseler de oruç tutan kendisini Yüce Allah'tan korkmaya alıştırır. Oruçlunun orucunu tutup tutmadığı konusundaki tek gözlemci Allah'tır. 

 

Kur' an, oruç ibadeti ile kişilik bütünlüğü arasında ilişki kurar. Ahzab suresinin 35. ayetinde Yüce Allah bir mü'minin kişiliğini oluşturan inanç ve davranışla ilgili temel özelliklerini sıralar. Yüce Allah bu ayette mü'min bir kimsenin temel özelliklerini açıklamaktadır. Bu özelliklerden birisi de mü'minin "saim" olmasıdır. Saim yani oruç tutan birisi olarak mü'min, fizyolojik ihtiyaçlarını erteleyebilen, iradesini güçlendirerek onları kontrol edebilen kimsedir. Doğal olarak oruç tutan insan kendini iki güç arasında bir çatışmanın içinde bulacaktır. Bu iki motifden baskın olanı insan davranışının şeklini belirleyecektir. Oruç tutarak güdülerini erteleyebilen kişi, böylelikle ilahi otoriteye boyun eğmeyi öğrenecektir. 

 

Yüce Allah insanlara orucu farz kılmakla, onlardan sadece oruç ibadetinin şekli ve içerik yönünden edasını istemiş değildir. Oruç belli fizyolojik güdüleri baskı altına almaktan ibaret değildir. Oruçla kazanılan şuur ve alışkanlık hayatın bütün alanlarına tesir eder. Gerçek anlamda tutulan oruç "ittika"yı doğurur. Eğer insan, orucu bütün hayatına yayabilmeyi başarabilirse, böylece yaşam boyu fizik ve mantal güçlerini kontrol altına almaya muvaffak olabilirse gerçek anlamda oruç tutmuş demektir. İdeal anlamda oruç tutan bir kimse, "Aslında ben ömür boyu oruç tutmaya kararlıyım, yani orucun gaye ve hedeflerini yaşadığım her zaman ve mekân içerisinde gerçekleştirmeye gayret edeceğim" demek istemektedir. Görüldüğü gibi oruçta kaliteyi arayanlar, orucun amaçlarını hayatın diğer alanlarına da genelleyebilenlerdir. Oruçtaki ittika hedefi de ancak bu şekilde ortaya çıkabilmektedir.

 

Oruç nefsi (id'i) deşifre eder. Birey oruç tuttuğunda benliğinin sabırsız ve bencil yanlarını daha iyi görür. İd'in deşifre olması, gücünü önemli ölçüde yitirmesine sebep olur. İd (nefis) gerçekte olduğundan daha güçlü etkiliymiş gibi davranır. Birey id'i ne kadar yakından tanırsa id o kadar güç kaybeder. Böylece bireyin oruç sayesinde iyice tanıdığı nefsi kontrol etmesi, yönlendirmesi kolaylaşır.

 

Mü'min bir kimsenin değerler sistemini (üst ben'ini) önemli ölçüde Yüce Allah'ın buyrukları şekillendirir. Oruç, farziyeti ilahi değerler tarafından belirlenmiş bir davranıştır. Oruç ibadetini yerine getiren mü'min ilahi değerlere uyma adına temel fizyolojik güdülerini doyurmayı geçici bir süre erteler. Bu erteleme işini her yıl bir ay boyunca tekrarlar. Fizyolojik güdülerini ilahi değerlere uymaya alıştırır. 

 

Oruç tutulan Ramazan ayında, mü'minin üst ben'ini şekillendiren ilahi değerlerin kaynağı olan Kur'an'a (Bakara, 2/185) vurgu yapılması orucun üst ben (süperego) yapılanmasındaki rolüne işaret eder. Oruç tutarak güdülerini ilahi değerlere uyduran bir Müslüman, Kur' an' da bildirilen bütün değerleri, üst ben' ini şekillendiren ilkeler ve kurallar olarak kabul eder. Bütün davranışlarında bu ilke ve kurallara uygun hareket etmeye çalışır. Mü'minin tuttuğu orucun meyvesi ise ittikadır. İttika oruçla kazanılan ya da orucun güçlendirdiği bir tutumdur. İttika eden mü'min ilahi değerlerin dışına çıkmaktan sakınır. 

 

*Bu yazı İnönü Üniversitesi ilahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Prof Dr. Abdurrahman KASAPOğLU ‘NUN diyanet ilmi dergisinin Cilt: 43 ·Sayı: 1• Ocak- Şubat- Mart 2007 sayısında yayımlanan aynı makalesinden alıntılanmıştır.