KUR'AN'DA ORUÇ PSİKOLOJİSİ*

  • SUR YAPIIIIIII

İbadetler öncelikli olarak Allah-insan ilişkisini gerçekleştiren vasıtalardır. İlk bakışta Allah ile insan arasında yaşanan bir tür dilli tecrübe olarak algılanan ibadetler aynı zamanda Allah-insan ilişkisinin ahlaki boyutunu da şekillendirirler. İbadetler aracılığıyla Allah, Müminin kişiliğinin şekillenmesine de müdahale eder.

 

Oruç, her şeyden önce Allah'a yakınlık, saygı, şükran, bağışlanma isteği gibi duyguların yaşandığı dilli bir tecrübedir. Yine oruç, diğer insanlarla empati, sempati, sevgi, şefkat, dayanışma gibi ortak duyguların yaşanmasını sağlar. Oruç, bir mü'minin kişiliğinin şekillenmesinde önemli rol oynar. Oruç sayesinde bir mü'min güdü ve eğilimlerini ilahi değerlere uydurmayı öğrenir. Oruç, mü'minin ilahi değerlerin kaynağı olan Kur'an'la ilişkisini sürekli kılar. Bundan dolayı Oruç ibadetinin amacının anlaşılmasını bizden Kur'an'ın kendisi istemektedir. 

Daha doğrusu Kur'an, oruç tutan mü'minden tuttuğu orucun hedeflerinin bilincinde olmasını beklemektedir (Bakara,-2/i84). Oruç ilk bakışta fizyolojik güdülerden belli zaman diliminde mahrumiyet yaşama şeklinde anlaşılır. Oysa Kur' an, oruçla vahyi Ramazan ayında buluşturmaktadır. Araştırmamızda bu noktaya vurgu yaparak oruçla vahiy arasındaki ilişkiye değineceğiz. 

 

Kur'an'da oruç denildiğinde ilk akla gelen Ramazan ayında tutulan farz oruçtur. "Sıyam" kelimesi, bir işi yapmaktan kendini uzak tutmak, durgunlaşmak, susmak, güneşin tam tepede olması, suyu olmayan kuru yer, atın duracağı yer ve çıkrığın durması gibi anlamlara gelir. Sıyam etkinliğinde kişi kendini bir işi yapmaktan uzak tutar. Oruç tutarken de fizyolojik güdüler doyurulmaktan uzak tutulur. Oruç tutan kimsenin fizyolojik güdüleri işlevlerini geçici olarak durdururlar. Susmak savm'ın anlamlarından birisidir. Bu bağlamda oruç bireyin sözlerini, hatta davranışlarını sınırlar. Sıvam güneşin zirvede oluşunu anlatır. Güneş zirvedeyken bütün görkem ve etkisiyle insanlara yansır. Oruç da mü'mini manevi olarak yüceliklerin zirvesine taşır. Oruç insana nerede duracağını hem öğretir hem de yaşatır. 

 

Dini bir terim olarak savm, şafak vaktinden gün batımına kadar insanın oruçlu olduğu bilinciyle ve oruç tutma niyetiyle orucu bozan şeylerden kendini uzak tutması; yeme, içme ve cinsel münasebetten uzak durmasıdır.  Savm kelimesinin Türkçe'deki karşılığı oruçtur. Oruç, sırf Yüce Allah'ın rızasını ve hoşnutluğunu kazanmak için, samimi bir niyetle, dini emirlerle yükümlü kimseler tarafından tutulur.  Oruç ibadetini emreden Allah'a inanan kimseler bu ibadeti yerine getirmekle mükelleftirler. Oruç ibadeti Kur'an'ın gönderilmesiyle birlikte ortaya çıkmamıştır. Kur'an'dan önce de bütün ilahi dinlerin temel ibadet biçimlerinden biri olarak varlığını sürdürmüştür. 

 

Oruç, insanlığın ortak bilinçaltında, Allah-insan ilişkisini düzenleyen ·vasıtalardan birisi olmuştur. İnsanlara güdü ve eğilimlerini kontrol etmeyi öğreten evrensel bir eğitim yöntemi kabul edilmiştir. Dinlerde kişilik terbiyesinin sembolü sayılmıştır. Kur' an, orucun tarihsel köklerine atıfta bulunarak farz kılındığını açıklar: "Ey inananlar, sizden öncekilere yazıldığı gibi (günahlardan) korunmanız için sizin üzerinize de oruç yazıldı." Bu ayette belirtildiği gibi oruç, insanlığın bütün dini tarihi boyunca geniş bir uygulama alanı bulmuştur. 

 

Oruç, Hz. Âdem’den son peygambere ve bu peygamberlere uyan toplumlara farz kılınmıştır. Bütün dinsel müesseselerde oruca rastlanır. Eski Mısırlılarda, Greklerde, Romalılarda orucun varlığı bilinmektedir. Günümüzde Hindular oruç tutmaktadırlar.  Yüce Allah oruç tutmayı Yahudi ve Hıristiyanlara da farz kılmıştır. Fakat onlar bu ibadetin uygulamasında değişiklikler yapmışlardır.

 

*Bu yazı İnönü Üniversitesi ilahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Prof Dr. Abdurrahman KASAPOğLU ‘NUN diyanet ilmi dergisinin Cilt: 43 ·Sayı: 1• Ocak- Şubat- Mart 2007 sayısında yayımlanan aynı makalesinden alıntılanmıştır.