KADININ KABURGA KEMİĞİNDEN YARATILDIĞINI BELİRTEN RİVAYETLER HAKKINDA*

  • SUR YAPIIIIIII

Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında Havvâ’nın, Hz. Âdem’in kaburga kemiğinden yaratıldığına dair yaygın bir kanaat vardır. Bu kanaatin oluşmasının nedeni Tevrat’ta açıkça Havvâ’nın Hz. Âdem’in kaburga kemiğinden yaratılmış olduğunun belirtilmesi, bazı hadis ve tefsir kaynaklarında bu yönde bilgilerin bulunmasıdır. Kur’an’da bu konuda açık bilgi bulunmamakla birlikte, müfessirlerin kâhir ekseriyeti “nefs-i vâhide”nin Hz. Âdem, ondan yaratılan eşin de Havvâ olduğunu ileri sürmüşler; dolayısıyla Kur’an’ın bu bilgiyi doğruladığını ifade etmişlerdir.                                                                                             Kadının kaburga kemiğinden yaratıldığını veya kaburga kemiği gibi olduğunu ifade eden hadis, başta Buhârî ve Müslim’in Sahîh’leri olmak üzere Kütüb-i Tisʻa kaynaklarındaki yerini almıştır. Tarik tabiri sened kavramıyla birlikte kullanıldığında ana senedin yan kolunu veya ana senedin bir râviden sonra çeşitli kollara ayrılışını ifade eder. Kütüb-i Tisʻa kaynaklarının dışındaki hadis müellefatındaki rivayetleri de hesaba katacak olursak bu sayının en az üçte bir oranında artacağını söyleyebiliriz. Hadis müellefatının dışında, özellikle insanın nefs-i vâhideden yaratıldığını ifade eden âyetler bağlamında tefsir kaynaklarında da konuyla ilgili farklı rivayetlerin zikredildiği görülmektedir.                                                                          Kütüb-i Tisʻa kaynaklarında yer alan on sekiz rivayet üzerinde kapsamlı bir araştırma yapan Cemal Ağırman, genel muhtevası itibarıyla bu rivayetlerin “teşbih” veya “yaratma” ifadeleriyle geldiklerini, dolayısıyla bunların iki ayrı grup halinde incelenmesi gerektiğini belirtmektedir. Teşbih ifadelerinin yer aldığı ilk grup rivayetlerde kadın, kaburga kemiğine benzetilmiş, ancak bu kemikten yaratıldığı ifade edilmemiştir. Bu rivayetler genel olarak, “Kadın kaburga kemiği gibidir. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Ondan yararlanmak istersen eğri olduğu halde de yararlanabilirsin.” İfadesiyle gelmiştir: Bu rivayetlerde “yaratma” ifadesine yer verilmediği için bunlardan Havvâ’nın, Hz. Âdem’in kaburga kemiğinden yaratıldığı anlamını çıkarmak mümkün değildir. Ayrıca teşbihli anlatım teşbih sanatını, yaratma ifadesine yer verilenler ise istiare sanatını ihtiva etmekte olup istiare sanatını ifade eden ifadelerin daha beliğ olduğunu ifade etmemiz gerekir.                                                                                Yaratma sözcüklerinin yer aldığı ikinci grup rivayetlerde hadis genel olarak, “Kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz. Çünkü kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri yeri de en uç kısmıdır. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi haline bırakırsan eğri kalır. (Öyle yararlanırsın). Onun için kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz.” ifadesiyle gelmiştir. Tek başına ele alındıklarında bu rivayetlerden de Havvâ’nın, Hz. Âdem’in kaburga kemiğinden yaratıldığı anlamını çıkarmak mümkün görünmemektedir.                                                                                                                  Kur’ân-ı Kerîm’de tek başına koca için zevc, ikisini birlikte ifade etmek üzere zevceyn, cemʻ siygasıyla ezvâc kelimeleri kullanılmıştır. Diğer taraftan Kur’an nazarında insan türü bağlamında kadın ve erkek eşittir. Kur’an’da “insan” lafzıyla yapılan bütün nitelendirmeler ve değerlendirmeler erkek için olduğu kadar kadın için de geçerlidir. Zevc, sözlükte “çift; çiftin teki, eş; koca; karı; eşlik eden; ister aynı isterse zıt olsun birbiriyle ilişkili olan iki şeyden her biri” gibi anlamlara gelmektedir. Kur’an’a göre karı ve koca birbirini tamamlayan iki eşit varlıktır. İnsan olarak veya kadın-erkek olarak ontolojik bağlamda birbirine karşı üstünlükleri yoktur. Kadın ve erkek arasındaki bu gerçeği ifade etmek üzere Cenâb-ı Allah “Biz sizi (erkekli-dişili) eşler (ezvâc) halinde yarattık”76 buyurmaktadır. Kur’an ve Sünnet’te kadın ve erkek hakkındaki farklı hükümler, kadın ve erkeğin yaratılışlarındaki farklılıktan kaynaklanmaktadır. Farklılıklar bakımından erkeğin ileride olduğu yerde kadın biraz geride, kadının ileride olduğu yerde de erkek biraz geridedir. İleride ve geride olan durumlar bütün olarak değerlendirildiğinde eşit duruma gelirler. Zaten temel insanî özellikler bakımından eşittirler.

*Bu yazı emekli öğretim üyesi prof. Dr Ali Bakkal’ın ilahiyat akademi dergisinde 2023 yılı 18. sayısında yayımlanan aynı adlı makalesinden alıntılanmıştır.