Bundan önceki yazımızda Ramazan ayında kurallarına uyarak oruç tutanlara Allah-u Teâlâ’nın vaat ettiği şan, şeref ve mükâfatlara hadisi şerifler ışığında değinmiştik Bugün ise Ramazan ayında oruç tutmasına rağmen Allah-u Teâlâ tarafında vaat edilen mükâfatlardan mahrum kalmaya sebep olacak hal ve davranışların konu edildiği hadislerden bahsedeceğiz.
Allah-u Tealanın İnsanlardan istediği İbadetlerin hedefi hep iki yönlüdür. İbadetlerin birinci gayesi, insanın Allah’ın kulu olduğu ve ona döneceği bilincini oluşturmak veya hatırlatmak. İkinci gayesi ise, kendi aralarında huzuru ve düzeni sağlamak. Kulluk bilinci oluşmadan ikinci gayenin elde edilmesi hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Bundan dolayı istenilen ibadetlerin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için gerekli uyarılar gerek Allah tarafından gerekse onun elçisi (sav) tarafından yapılmıştır. Çünkü ibadetler şekilcilikten oluşan bir ritüel yumağı değildir. İbadetleri değerli kılan içinde taşıdığı duygu ve düşüncelerdir. İbadetlerde bu yönün yani Allahın rızasını kazanma düşüncesinin öne çıkarılması gerek ayetlerde gerekse hadislerde çokça uyarılar yapılır. Hakkında çokça uyarı yapılan ibadetlerden biride oruçtur.
Sahih-i Buhari’de yer alan bir hadisi şerifte peygamber efendimiz (sav): Oruç, Cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır diye buyuruyor. Lakin bu kalkanın işe yarayabilmesinin şartlarını veya gereksinimlerini yerine getirmeyenleri bekleyen akıbet bir başka hadisi şerifte şöyle dile getiriliyor. (Buhârî) İbn-i Mace adlı hadis kitabında yer alan bir hadiste Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuşlardır:“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz! Geceleri nice namaz (terâvih ve teheccüd) kılanlar vardır ki, namazlarından kendilerine kalan yalnız uykusuzluktur.” (İbn-i Mâce, Sıyâm, 21).
Zahiren oruç tutup namaz kılmalarına rağmen bir kısım insanların vaat edilen mükâfatlardan mahrum kalmalarının sebepleri diğer hadisi şeriflerde şöyle sıralanıyor. Allâh Resûlü bir gün:“Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle zedelenmedikçe (tutan için) bir kalkandır.” buyurdu. Ashâb-ı Kirâm: “(Oruçlu) onu ne ile zedeler?” diye sorunca Resûl-i Ekrem: “Yalan ve gıybetle...” cevâbını verdiler. (Nesâî; Sıyâm, 43) Bir başka hadiste şöyle buyruluyor: Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu:"Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terketmezse, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez." (Buhârî, Savm 8, Edeb 51)
Bir başka hadisi şerifte oruçlunun kendisine sataşan ve kavga çıkarmaya çalışan kişilere karşı takınması gereken tavır şöyle anlatılıyor: Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin. Bu hadisi şerif aslında iki taraflı bir mesaj içermektedir. Oruç tutan kişiye yapması gereken davranışı/hareketi şekillendirirken aynı zamanda oruçluya herhangi bir nedenle söz söyleyecek veya kavga etmeyi düşünenlere de bir mesaj veriyor. Hadiste kısaca Kavga ve kötü söz vurgusu üzerinden için ister haklı isterse haksız sebebiniz olsa da orucun hatırına her türlü olumsuz düşüncenizden vazgeçin deniliyor. Böylelikle bu hadis karşıdaki kişinin gerek vicdanına gerekse aklına gönderme yaparak kötülük ile arasına oruç eyleminin bir kalkan oluşturması amaçlıyor.