FİRAVUNUN MANTIK HATALARI-II*

  • SUR YAPIIIIIII

Kuran’ın bildirdiğine göre Hz. Musa (as) Firavun’a tebliğ için gittiğinde ona ve etrafındakilere bir takım mucizeler de göstermişti. Haktan geldiğini itiraftan kaçındıkları mucizeleri, inkârlarına bahane yapmak için en kolay yolu seçerek sihir diye adlandırmışlardı. Firavun’un kibrin etkisi ile düştüğü bu yanılsama şöyle anlatılır: “Andolsun ki, biz, ona (Firavun’a) bütün ayetlerimizi gösterdik de o yine yalanladı ve yüz çevirdi, direndi ve: “Ey Musa! Sihrinle bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?” dedi. “Biz de mutlaka sana, onun benzeri bir sihirle karşılık vereceğiz. Şimdi sen, aramızda bizim de senin de caymayacağımız uygun buluşma yeri ve vakti ayarla.” 

Firavun gördüklerini anlamlandırmada hata yaptığı gibi Hz. Musa’nın davranışını da yanlış bir gerekçeye bağlamıştı. Firavun’a göre Hz. Musa’nın yaptıklarının mantıki bir açıklaması olmalıydı. O dönemde Mısır’da büyü yaygındı bunun için de Hz. Musa’yı bilgin bir sihirbaz, gösterdiği mucizeleri ise sihir diye itham etmek ona ve çevresindekilere daha akli göründü. 

 

Firavun kendi maiyetindeki sihirbazların ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf edeceğini düşünerek Hz. Musa’ya “sana yaptığının benzeri bir sihirle karşılık vereceğiz” demişti. Firavun ülkenin en mahir sihirbazlarını toplamış ve onlarla anlaşmıştı. Firavun, sihirbazlara Hz. Musa’ya üstün gelirlerse onlara ödüller vereceğini, ayrıca onları kendisinin yanında duran en has adamları arasına alacağını vaat etmişti. Hz. Musa ile sihirbazlar arasındaki karşılaşmada önce sihirbazlar hünerlerini sergilemişler, rivayetlere göre büyük halatları, sırıkları ve sopaları yere atmışlardı. Atılanlar, hareket eden yılanlar şeklinde görünmüştü ve bu manzara karşısında insanlar dehşete kapılmış, Hz. Musa da görüntüden etkilenerek korkmuştu. 

 

Sonrası Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır: “Biz de Musa’ya: “Asanı bırak.” diye vahyettik. Bir de ne görsünler, o, (sihirbazların) uydurup gösterdiklerini yakalayıp yutuverdi. İşte gerçek meydana çıktı ve onların yaptıkları boşa gitti. İşte orada yenildiler ve küçük düştüler. Sihirbazlar secdeye kapandılar. “Musa ve Harun’un Rabbi olan âlemlerin Rabbine iman ettik.” dediler.” Firavun ve sihir ilmine vakıf sihirbazlar mucizeyi görmüşler Firavun kibrin etkisiyle gördüklerini sihir olarak algılarken, işin uzmanı olan, sihir ilminde derinleşen sihirbazlar ise gördüklerinin bir mucize, bunu gösterenin ise bir peygamber olduğunu anlamışlardı. 

 

Gördüklerini ön yargısız değerlendirmek onları, tüm makam ve para vaatlerini terk edip mümin bir muvahhit olarak Allah için secdeye kapanmaya sevk etmişti. Firavun ise; “Ben size izin vermeden mi O’na iman ettiniz? Şüphesiz o size sihri öğreten büyüğünüzdür. O halde elbet ben de sizin, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi hurma dallarına asacağım. Siz de hangimizin azabı daha şiddetli ve daha süreklidir elbette bileceksiniz.” diyerek iman eden sihirbazları ölümle tehdit etmişti. 

 

Hz. Musa ile sihirbazların bir araya gelmesi pek mantıklı değildi. Çünkü o, Medyen tarafından gelmişti. Sihirbazlar ise Firavun’un adamları tarafından Mısır’ın farklı şehirlerinden toplanmıştı. İki tarafın birbiri ile görüşmesi mümkün değildi. Üstelik sihirbazlarla Firavun arasında geçen pazarlıkta, Firavun onlara para ve makam vaat etmişti. 

 

Oysa onların bu işi dünyalık hırsıyla yaptıkları anlaşılmaktaydı. Firavun gibi zeki ve kurnaz bir insanın bunu anlayamaması olası değildi. Böylece vicdanları bu mucizelerin doğruluğuna inandığı halde üstünlük hissinin etkisiyle kibirlendiler de kendilerine zulmederek inkâra saptılar. Sonrasında bütün bu mucizeler için “bu apaçık bir sihirdir” dediler. Kibir bir imparatorluğun tüm yöneticilerinin algılarının kapanmasına sebep olmuş, adeta gözlerini kör etmiş ve onları doğruları kabulden alıkoymuştu.

*Bu yazı Bülent Ecevit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi  Yrd. Droç. Dr., Harun SAVUT’un Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi  Cilt: XIX, Sayı: 1 (Haziran 2015), Sayfa: 221-248 da yayımlanan  Kur’an’a Göre Üstünlük Duygusunun Düşünce ve Davranışlara Etkileri adlı makalesinden alıntılanmıştır.