ECEL, RIZIKVE MUSİBET ANLAYIŞIMIZIN SOSYAL HAYATTAKİ İZDÜŞÜMLERİ-6

  • SUR YAPIIIIIII
Bugün sizlerle altı bölümden oluşan İstanbul Üniversitesi ilahiyat fakültesinin bağcılar belediyesi ile Mayıs 2013 yılında ortaklaşa gerçekleştirdiği HALKIN SORUNLARI BAĞLAMINDA GÜNÜMÜZ İNAÇ PROBLEMLERİ sempozyumunda sunum yapan Dr. Mücteba ALTINTAŞ’IN ‘’Ecel, Rızık ve musibet anlayışımızın sosyal hayattaki izdüşümleri’’ adlı makalesinin altıncı ve son bölümünü kaldığımız yerden paylaşacağız.
   İnsanın irade ve yeteneklerini yanlış yolda kullanması, kendisi için kötü sonuçların doğmasına yol açar. Bu, âlemde geçerli olan bir kanundur.  İnsan birçok hatasının kurallara uymadığından kaynaklandığını bilmeli ve bu sonuca üzülmek yerine daha dikkatli olmalıdır. Çünkü varlık düzeninde rastgele ve başıboş bir işleyiş yoktur. Her şey kural ve düzen içinde uyumlu bir şekilde devam etmektedir. Kötülüğün kurallarının konulmuş olması Allah'ın insanlara kötülük istediği anlamına gelmez. İnsana kötülük de yapabilme imkânının verilmesi, insan özgürlüğünün gereğidir. Seçeneğin olmadığı durumda özgürlükten söz edilemez.
 
   İnsanın musibete maruz kalmasının sebebi, ilahi yasaları dikkate almamasıdır. Tekvini olan İlahi yasalar uyulmaması durumunda dünyada karşılığını görmeyi gerektirmektedir. Hayatın işleyişi için konulan kanunlara uymamak dünyada musibetin yaşanmasına neden olmaktadır. Bu nedenle "başımıza gelen sıkıntılar kendi yaptığımız hataların bir sonucudur" kuralını koyan ayet(Şuara/30) insanın evrendeki fiziksel ve sosyal yasalara uyması gerektiğini vurgulayan önemli bir uyarıdır.
 
   Doğal acı ve Istırapların imtihan olmasına gelince, Allah insanların başına özel olarak bela ve sıkıntı vermekten ziyade, insanlar kâinattaki konulmuş denge ve düzen içinde doğal bir sonuç olarak acı ve sıkıntılarla karşılaşmaktadır. İnsanın hayır ve şer ile imtihan edilmesi hayatın bir yasasıdır. "Her canlı ölümü tadacaktır. Bir deneme olarak sizi hayırla da şerle de imtihan ederiz" Hiç kimse bu yasanın dışında değildir. Hayat içinde insanın hoşlandığı şeyler olduğu gibi hoşlanmadığı şeyler de vardır. "And olsun ki sizi korku, açlık, mallarımızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden eksilterek deneriz. " ayeti bu gerçeği ifade etmektedir. Ayette insanın deneme süreci olarak sayılan korku, can, mal ve ürün eksilmesi insanın başına sarılan belalar değil, konulmuş olan yasalar gereği yaşamın doğal sonuçlandır.
    
   Bunun amacı insanlara çile çektirmek veya acı vermek değildir. Sınavın bir gereği olarak her iyilik yapabilmenin yanında bir de kötülük yapabilme özgürlüğü vardır. Bunun için sınav, hayatın doğal verileri sayılan mal, mülk, evlat, sağlık, rızk gibi nimetlerle olabileceği gibi ölüm, hastalık, musibet, yokluk gibi sıkıntılarla da olmaktadır. Bu yasaların niçin insana acı verecek şekilde düzenlendiği konusu ilahi irade kapsamındadır.
 
    Ayette "Onlara bir iyilik gelirse bu Yüce Allah’tandır derler, bir kötülüğe uğrarlarsa bu senin tarafındandır derler De ki hepsi Allah tandır. Sana ne iyilik gelirse Allah tandır, sana ne kötülük gelirse kendindendir " buyrulmaktadır. Hepsinin Yaratıcıdan olması esası iyilik ve kötülüğün reel varlıklarının değil, kanunlarının ilahi irade tarafından konduğunu ifade etmektedir, Yani ezelde tespit edilen oyunun kurallarıdır. Bu nedenle ilahi iradenin tabiata koyduğu nizam amaçlarına uygun bir şekilde kullanıldığı zaman insana fayda ve mutluluk getirmektedir. "De ki: Bizim başımıza ancak Allahın bizim için yazdığı şeyler gelir." diyen ayet ezeli bir yazgıdan değil yapılan davranışın niteliğine bağlı olarak uygulanan bir kuraldan bahsetmektedir.
 

    Görüleceği gibi kötülük probleminde insan sorumluluğu esas alınmayıp ilahi kudretten hareket edilerek farklı yorumlanması yanlış anlayışa neden olmuştur. Yaratıcının insanı iyilik ya da kötülük işleyecek tarzda yaratması, Yaratıcı'ın iyiliği ve kötülüğü yaratması olarak algılanmıştır. Hâlbuki Yüce Allah, iyilik ve kötülüğün kanunlarını koymuş ve iyiliği daima insanlara tavsiye etmiştir. Bu nedenle kâinat nötrdür. İyi ve kötü dış âlemde olan şeyler değil, insan davranışlarının ölçüleridir. Zira kâinat sisteminde asıl olan, ilahi kanunların bütün varlıklar için geçerli ve değişmeyecek olmasıdır.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.