BEDEVİLER ÖZELİNDE İNSAN DAVRANIŞLARI/KARAKTERLERİ-2

  • imsa

Bir önceki yazımızda kuran-ı kerimde Tevbe suresi ve Hucurat suresinde konu edilen ve kendilerine bedevi denen insanların Allah’ın (cc) mesajı karşısındaki düşüncelerini sergiledikleri tavır ve davranışları üzerinden gücümüz nispetince incelemeye başladık. Bu doğrultuda geçen haftadaki yazımızda Tevbe suresi 97 ayeti çerçevesi içerisinde işlendiğini düşündüğümüz konuya gücümüz nispetimce değinmiştik. Geçen yazımızın konusunu teşkil eden insan tipolojisine baktığımızda ayet bize; bilgiye kendini kapatmış gerçekler karşısında inat etmekle kalmayıp hak batıl savaşında gelip geçici dünya çıkarları için batılın safında yer tutan bir insan tipi ve zihniyetini çizdiğini gördük. Daha sonra ise bu insan düşünce tipinin günümüzdeki yansımasına ayna tutmaya çalışmıştık.

 Bugün ise Kuran-ı Kerimde Hucurat suresi 16. ve Tevbe suresi 98. ayetinde bedevi sıfatı özelinde dile getirilen ikinci insan karakterinin düşüncesini ve tavırlarını irdelemeye çalışacağız. Hucurat suresi 16 ve Tevbe suresi 98 ayetinde bedeviler üzerinden konu edinilen insan tiplemesine baktığımız zaman ayette anlatılan insan tiplemesinin özelliğinin Müslüman olmayan lakin, yaşadıkları toplumun büyük çoğunluğunun Müslüman olmasından dolayı onlarla açıktan mücadele etmeyen veya edemeyen bir insan tipolojisinden bahsediyor. Her iki ayette tasvir edilen insanın ilk ortak özelliğinin ahret inancının olmadığını görüyoruz. Bu insanların ikinci ortak özellikleri ise yapılan iyilikleri yardımları angarya ve karşılığı olmayan hareketler olarak görüyorlar. Bu gerçek Tevbe suresi 98, ayetinde Bedevîlerden öylesi vardır ki (Allah yolunda) harcayacağını angarya sayar şeklinde dile getiriliyor.

Bir diğer ortak özellikleri ise, Müslümanları kendi yaşam tarzları ve inançları için bir tehlike addediyorlar. Yaşadıkları toplumda azınlık olma dezavantajlarından dolayı diğer fikirdaşlarından farklı davranmak zorunda kalıyor ve Müslümanların zarar görmesi yok olması gibi temenniler ve beklentilerde bulunuyorlar. Bu gerçek ayetin devamında ‘’onlar  sizin başınıza belâlar gelmesini bekler’’ dile getiriliyor.  

Ayetlerde dile getirilen bir gerçekte Müslümanlığın ilkelerini ve kanunlarını beğenmeyen bu insanların kendi düşünce, fikir ve yaşam tarzlarını da empoze etmekten geri durmadıklarını da görürüz. Ayet bize bu gerçeği ‘’(Ey Muhammed!) De ki: “Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz?’’ (Hucurat/16) şeklinde dile getiriyor. Bu konu ile alakalı halk arasında Hz Ömer ile ilgili şöyle bir olay anlatılır. Yazın sıcağında Hz Ömer’in oruçlu olduğunu gören ahret inancı olmayan birisi Hz Ömer’e; ey Ömer öldükten sonra hayat yok ki ne diye bu sıcakta eziyete katlanıp oruç tutuyorsunuz der. Bunun üzerine Hz Ömer; Öldükten sonra hayat yoksa ha oruç tutmuşum ha tutmamışım nasıl olsa ikimizde toprak olacağız. Peki ya öldükten sonra hayat varsa ise senin halin nice olacak hiç düşündün mü der.

Düne ve bugüne baktığımız zaman, Müslüman olmamakla birlikte Müslümanlarla yaşamak zorunda kalan bu zihniyete sahip insanların içinde bazıları da, kendilerini elit ve modern insan olarak adlandırarak Müslümanlara tepeden bakarlar ve Müslümanların gerek ibadet gerekse inanç sistemini beğenmez ve çağdışı olarak görürüler. Bu ayetler, bu kurallar dün geçerli olabilir lakin 21. yüzyılda bu kurallar olur mu veya bu hükümler bu ayetler Araplara ait diyerek güya Müslümanların iyiliği için çalıştıklarını söylerler. Çağdaşlığın ve modernliğin sarhoşluğu ile Allah-u Teâlâ’nın yanlış yaptığı ve kendilerinin Allahtan daha akıllı ve bilgili olduğu vehmine kapılırlar. Böylelikle kendilerinin bir damla sudan nasıl yaratıldığını unutarak, ölüm gelene kadar kendisini yoktan yaratana meydan okumaya devam ederler. Allah-u Teâlâ kendisine meydan okuyan ve dinine tabi olmayanlara kısa ve öz: DÖNÜŞÜNÜZ BANADIR, SONRA YAPTIKLARINIZI SİZE HABER VERECEĞİM (31/5) der.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.