ATEŞ DAĞININ İÇİNDE BİR ÇOCUK -2

  • SUR YAPIIIIIII

Geçen hafta başta ailesi olmak üzere içinde yaşadığı toplumun inancını sorgulayıp gerçeği bulan çocuk İbrahim’in, daha sonra bu fikirlerini başta ailesine ve yaşadığı topluma üç şekilde anlatması sonucunda haklı olduğunun herkes tarafından kabul edilmesine rağmen çıkarları gereği yanlış olduklarını bile bile eski inançlarında direnmesini ayetlerle açıklamaya çalıştık. 

Üçüncü safhadan sonra çocuk İbrahim ve onun davası artık tüm ülkede gündemi oluşturmuştur. Herkes onu ve fikirlerini konuşmaya başlamıştır. İbrahim (a.s) tek başına olmasına rağmen sözleri ve duruşu ile koskoca bir medeniyete ve inanca meydan okumuştur. Hal böyle olunca durumdan o günkü yöneticiler ve Nemrut’ta haberdar olmuştur. Bunun üzerine Nemrut; mevcut toplumun inancına baş kaldıran ve kendisini tanrının yeryüzündeki temsilcisi olarak tanımayan bu çocuğu, hem görmek hem de üstünlük kurmak veya onun fikirlerini alt etmek adına saraya çağırır.

İlk önce Nemrut çocuk İbrahim’den inandığını söylediği rabbinin özelliklerinden bahsetmesini ister. Bu istek aslında öğrenme amacından çok onu köşeye sıkıştırmak ve alt etme çabasına yönelik bir sorudur. İbrahim (a.s) Allah Teâlâ'nın hem dirilttiğini hem de öldürdüğünü söyleyince Nemrut, kendisinin de bunu yapmağa gücü yettiğini ifade ederek bilinçli olarak gerçekleri sulandırarak tanrıcılık oynamaya çalışır. Tanrılığını ispat için, iki adamı getirtip, birini öldürüp, diğerini bırakarak; böylece öldürmeğe ve diriltmeğe kendisinin de aynı güce sahip olduğunun imajını vermiştir. Kendini akıllı sanan nemrut kendi eli ile çocuk İbrahim’in tuzağına düşmüştü. Bu söz üzerine İbrahim (a.s.) bu tanrıcılık oynayan Nemrut’a: "(Benim inandığım)Allah Güneşi doğudan getiriyor, sen de batıdan getirsene." (Bakara, 2/258) diyerek Nemrut’un böyle bir özelliğinin olmadığını başta orada hazır bulunan elit tabaka olmak üzere tüm halka ispatlamıştır.

Bu meydan okumadan sonra tanrısallık tezi halk arasında sorgulanmaya başlayan Nemrut, fikirsel yolla gaip gelemeyeceğini anlayınca, din düşmanlarının değişmez mantığı olarak, kaba kuvvete başvurmaya karar verir. Sapıkların lideri Nemrut, İbrahim (a.s)'ın öldürülerek veya yakılarak cezalandırılmasını teklif etmiş ve nihayet ateşte yakılmasına karar verilmişti. Zamanın süper devleti bir çocuktan veya onun verdiği mesajdan o kadar korkmuştur ki, onun için normal bir ölüm düşünmek yerine şaşalı bir şekilde öldürmesine karar verdiler. 

Tarih de eşine bir daha rastlanmayan bir plan düşündüler ve dağ gibi ateş yakmaya ve İbrahim’i ibrete âlem olması için içine atmayı planladılar. Bunun için Nemrut’un dinine inanan herkesin odun getirip küçük İbrahim’i yakma eylemine destek vermeleri istenmiştir. Böylelikle kimin küçük İbrahim’in getirdiği bu mesajdan etkilendiği tespit edilmenin yanında, toplumsal nemrut dini yeniden tesis edilmiş olunacaktı.

Bu şekilde karar almalarının arkasında iki sebep daha yatar. Birincisi bir küçük çocuğu ateşin dehşeti sebebi ile korkutup söylediklerinden geri dönmesini sağlamak. Bu şekilde savunduğu davayı halkın gözünden düşürmeye çalışmışlardır. İkinci olarak tüm bu süreçte etkilenipte, İbrahim’in yolunu takip etmeyi düşünenlerin, başına ne geleceğinin mesajı verilmek istenmiştir.

 Nihayet putperest yönetim İbrâhim’i ateşe atmak suretiyle cezalandırmaya kalkışır (el-Enbiyâ 21/68; el-Ankebût 29/24). Hazırlanan ateşin alevi, en şiddetli ve hararetli duruma geldiğinde İbrahim (a.s)'ı mancınıkla fırlatıp ateşe attılar. Ancak Allah’ın, “Ey ateş, İbrâhim’e karşı serinlik ve esenlik ol!” emri üzerine ateş İbrâhim’i yakmaz (el-Enbiyâ 21/68-70). 

Başta Nemrut olmak üzere tüm halk bu mucizeye şahit olmalarına rağmen yinede Allah’a yönelmek yerine nefislerine uyarak yanlışta devam ettiler. Aynı mantığın bugünde devam ettiğine şahit oluyoruz. İnsanlara “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiğinde, “Hayır, atalarımızdan gördüğümüze uyarız” dediler ve hala da demeye devam ediyorlar.