AHİRET MIZIKÇILARI

  • SUR YAPIIIIIII

Yaratılmış tüm canlılardan üstün olan insan (İsra/70), bu üstünlüğün vermiş olduğu öz güvenle kendisini yaratanı tanıma konusu başta olmak üzere, yaratılışı ile alakalı birçok konuda mızıkçılık yapmıştır ve yapmaya devam edecek gibi görünüyor.  Bu mızıkçılığı da bilmediği ya da anlamadığı için değil, Dünya nimetlerinden sınırsızca ve istediği şekilde faydalanabilmek adına bilinçli ve istekli bir şekilde yapmıştır. Bu isteğin gereği olarak önünde engel olarak gördüğü ilahi dinlerin iki temel inancına savaş açmıştır. Birincisi; kendiside dahil her şeyin bir yaratıcısı olduğunu söyleyen inanç. İkincisi ise Dünyada yaptıklarının hesabını vereceğini söylenen ahret inancı. 

Bu insanlar kuralsız yaşamanın önünde her ne kadar bu iki konuyu engel görseler de onlar için asıl engel ahret inancıdır. Çünkü tarihin sayfalarına baktığımız zaman hayatı sadece dünya ile sınırlı hayal eden bu insanlar yeri geldiğinde bir yaratıcıyı kabul etmekte sorun görmemişlerdir. Lakin inanmakta sorun görmedikleri yaratıcı dünyaya karışmayan ve hesap sor(a)mayan bir yaratıcıdır. Sadece yaratmış ve yarattığından yüz çevirerek ne hali varsa görsünler diyen bir yaratıcı. 

Kuran-ı kerime baktığımız zaman bu şekilde düşünen insanların varlığının insanlık tarihi kadar eski olduğunu görürüz. Dün olduğu gibi günümüzde de bu şekilde düşünen insanların mevcudiyeti azımsanamayacak kadar çoktur. Modern çağda bu tür inanç sahiplerine deist deniyor. Sözlüklerde deizmin, herhangi bir vahyedilmiş dine bağlı olmaksızın Tanrı’nın varlığını kabul etmek, bununla birlikte O’nun ilim ve irade gibi sıfatlarını reddetmek, böyle bir varlığın âlemde tesirleri gözlenen veya tezahür eden hikmet ve inâyetinin bulunmadığına inanmak, âhireti inkâr, hususi bir dine ait -Tanrı’nın varlığı dışındaki- bütün itikad esaslarını reddetmek olarak tarif edilmiştir.  Böylelikle bu insanlar pasif bir tanrı ve hesap günü olmayan bir inanç icat ederek dünya nimetlerinden sınırsızca faydalanmanın temellerini atmış oldular.

Oysa Allah-u Teâlâ gönderdiği elçiler aracılığı ile ahret hayatının kaçınılmaz bir realite olduğunu bildirmiştir(3/56). İnsanın ve dünyanın yaratılışının gayesinin imtihan merkezli olduğunu, ahret olmaz ise Allah(cc) adaletinin tecelli etmeyeceği kuran-ı kerimde bildirmiştir. Ahiret hayatının nasıl gerçekleşeceği öncelikle, dünyada her gün şahit olduğumuz tabiat olaylarından örnekler verilerek anlatılır. Daha sonra ise, geçmiş tarihte aynı endişeyi taşıyan bazı insanlar ve akıbetleri üzerinden örneklerle desteklenir.

Bu örnekler verilirken bazen inanmayan bir insanın davranışı ve sözü üzerinden(36/78), bazen de inandığı halde bunun nasıl olacağını merak eden(2/260) ya da anlamakta zorluk çeken inananlar üzerinden anlatılır(2/259). İnananlar üzerinden verilen insanlara baktığımız zaman örnekler verilen bu kişilerin bir kısmının peygamber olduğunu görürüz. Peygamber olmaları hasebiyle yeniden dirilmemeye inanmama gibi bir söz konusu yoktur. Lakin bu kişiler peygamber oldukları için tebliğ edeceği insanlara ahrete ait bazı halleri daha canlı anlatılması adına yeniden dirilmeye şahit olmak istedikleri görülür(2/260). 

Bunun yanında kuran-ı kerim ahret inancının olmayacağını savunan insandan da örnek verilir. Yasin suresi 77-79 ayetleri arasında ahret hayatını inkâr eden bir kişinin tezi gündeme getirildikten sonra bu teze Allahın (cc) verdiği cevaba da yer verilir. Yasin suresinde bu olay şöyle anlatılır:

 İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi? Oysa bak, şimdi o, açıktan açığa bize karşı duran biri olmuştur. Kendi yaratılışını unutup bize örnek getirmeye kalkışıyor ve “Şu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?” diyor. De ki: “Onları ilk başta yaratmış olan diriltecek. O yaratmanın her türlüsünü bilir.”