SAFLARI DÜZELTİN - SIK TUTUN HADİSİ ÜZERİNE-2

  • SUR YAPIIIIIII

   Bundan önceki yazımızda Buhârî, Ezân 71; Müslim, Salât 127 bölümünde geçen  "Saflarınızı düzeltiniz, yoksa Allah Teâlâ'nın aranıza düşmanlık sokacağını iyi biliniz" Hadisi şerifini daha iyi anlama adına hadisin söylendiği toplumun sosyal yapısından bahsetmiştik. Hatırlama adına tekrar değinmek gerekirse Allah resulü zamanında; başta Dünya olmak üzere, Arap toplumu da özgürler, esirler ve mevali olmak üzere üç sınıfa bölünmüştü. Özgür olanlar aile topluluğunun veya kabilenin ortak adını taşıyan, aynı haklara sahip kimselerdi. Esirler ise, köleler ve cariyelerden oluşurdu. Köleler veya cariyeler, ya savaşlarda yakalanır ya da tutsak pazarlarından satın alınırlardı. Mevali ise köle ile özgürler arasında orta bir sınıftı. Genel olarak azat edilmiş köleler veya cariyelerden oluşurdu. Mevaliler köleler gibi alınıp satılamazdı ama özgürlerin sahip olduğu hakların birçoğundan da mahrum bırakılırdı.

     Bu Hadisi şerifin hedefinin daha iyi anlaşılabilmesini sağlayacak ve böyle bir statükoyo sahip Arap toplumunun birbirine olan bakışını, Sa'd İbni Ebu Vakkasda gelen ve enam suresi 52  ayetin nuzul sebebi olan bir başka hadisi şerif çok güzel ışık tutuyor. Sa'd İbni Ebu Vakkas radıyallahu anh bize  şöyle dedi: Biz altı kişi Resül-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte oturuyorduk. Bu hali gören müşrikler Peygamber aleyhisselam'a:- Şunları yanından def'et! Bize karşı saygısızlık etmeye kalkmasınlar, dediler. Orada benden başka Abdullah İbni Mes'ud, Hüzeyl kabilesinden biri, Bilal ve adlarını vermek istemediğim iki kişi daha vardı. Müşriklerin bu teklifi üzerine Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem'in kalbinden (kendisine kırılmayacağımızdan emin olduğu için) bizleri oradan uzaklaştırma düşüncesi geçti. Bunun üzerine Allah Teâlâ "Sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek ona yalvaranları huzurundan kovma!"

   Bu statükodan dolayı insanlar gruplara ayrılmıştı. Bu hiyerarşide en çok köleler eziliyor insan yerine konmuyor, onlarla oturup kalkmak konuşmak zül sayılıyordu. Kölelerle bırakın oturmayı/konuşmayı onlarla yan yana gelmek hele hele dokunmak zelillik addedilirdi. Lakin Allah-u Teâlâ ise kuranı kerimde Hucurat suresi 13, ayetinde  Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sâhib çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık. Şunu unutmayın ki ALLÂH'ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvâda en ileri olandır buyurarak o günkü statünün Allah katında geçerli olmadığını insanlığa haykırıyordu. İşte hadisi şerif ile bu çağrının pratikte ispatının/uygulamasının yapılmasını insanlardan istiyordu. Bu uygulamanın en güzel yapılmaya uygun ortam ise mescitlerdir. Çünkü Mescitler/camiler efendi ile kölenin eşitlenebileceği sürekli bir ortamın oluşmasını sağlayan tek yerlerdir.

   Böyle bir anlayışın hüküm sürdüğü bir ortamda Allah resulü Müslümanların birbirlerine fiziksel temas ederek kaynaşmalarını ve varsa içlerindeki cahiliye kırıntılarının yok olmasını murad etmiştir. Allah resulü yeni bir kimlik oluşturma adına insanların kendi aralarında oluşturduğu üstünlük algısını böylelikle yok sayıyordu. Günlük hayatta bir araya gelmeyen o insanları Allahın huzurunda bir araya getirerek yeni bir ilkenin kalplere nüfuz etmesini sağlamaya çalışmıştır. Sürekli anlatıla gelen sahabelerin elbiselerinin ilk önce omuzları eskidiğini söylemeleri bu mesajı kanıksadıklarının bir göstergesi idi. Çünkü dokunmak iletişimin/kaynaşmanın olmazsa olmazlarındandır.

   Kavmiyetçilik belasının Müslümanlar arasında bugün hala devam ettiği bir ortamda, siz insanları bu bilinçten kurtarmadıktan veya hadisi şerifin mesajını anlayıp ona göre çözümler üretemedikten sonra, istediğiniz kadar insanların camide saflarını sıklaştırmalarını isteyip durun. İnsanlara bu bilinci yerleştiremedikten sonra, aynı safta birleşen Kürt, Türk, Arap cami çıkışında yine kavmiyetçilik batağında yüzmeye devam edecektir.