İĞNE DELİĞİNDEN DEVE GEÇİRMEYE ÇALIŞMAK

  • SUR YAPIIIIIII

Ölüm Allah-u Teâlâ’nın yarattığı canlıların bir kısmı için son olmanın yanında, insan için sonsuz hayatın başlangıcına açılan kapı demektir. Mecnunun Leyla’sına kavuşmayı arzulaması misali ölüm; ahrette olmak istediği yere göre dünyada ömür sürenlerin, istekleri hayata ahrette kavuşmanın adıdır. Hem de sonsuz olarak.

   Hepimizin bildiği gibi Allah-u Teâlâ kuran-ı kerimde insanı imtihan için yarattığını söyler(zariyat suresi 56. Ayet). Cennet ve cehennem ise bu imtihanın karşılığıdır(Hicr/45,İbrahim/23). Cennete girmek veya cehenneme girmek bir gönüllülük esasına dayanır. Dileyen hayatını cenneti hak edecek şekilde düzenler dileyende cehennemi. Allah-u Teâlâ hiçbir kimseyi ne cennete nede cehenneme zorla sokmaz. Hiçbir peygambere de zorla insanları cennete sokun diye de bir emri bir ayeti de yoktur. 

   Kur'an-ı Kerim'de gerek Maide suresi 67 ayetinde gerekse Rad suresi 40.ayetinde olduğu gibi peygamberine (s.av) senin işin tebliğ etmek, dileyen uyar dileyen uymaz buyuran Allah-u Teâlâ, illa cennete girecekler diye hiç kimseyi zorlamazken, onun yarattığı insan veya insanlar bir başka insanı istemediği halde zorla cennete sokmak için uğraştığını görürsünüz.

   Allah-u Teâlâ gerek kitap gerekse peygamberleri aracılığıyla insanın bu dünyada var oluş sebebini açıklayarak insanın habersizim deme mazeretinin önünü kapamıştır(Nisa/165). Bundan sonra kişinin tercihi isteği rol oynamaya başlar. Allah-u Teâlâ’nın bildirdiği iki seçenekten biri için, verilen ömür çerçevesinde elinden geldiği kadar mücadele eder.

    İnsanlar içinde bu dünyaya bir daha mı geleceğiz diyenler olacağı gibi, ahrete ikinci defamı gideceğiz diyenlerde olacaktır. Allah(cc) her iki görüşe müsaade ettiği halde nedense ölü yakınları ölünün bu tercihine saygı duymadığını görürüz. Mevta tercihini bir daha mı dünyaya geleceğiz düşüncesinden yana kullanmış olmasına rağmen, geride kalanları onun bu tercihine saygı duymayıp onu yaşarken istemediği halde, öldükten sonra cennete sokmak için uğraşırlar. Ön teker nereye giderse arka tekerde oraya gider misali ilk önce bu iş cenaze namazında başlar. Hoca efendi büyük bir ağırbaşlılıkla ölüyü nasıl bilirdiniz sözüyle cemaate seslenir. Karşı taraf daha gür bir sesle cevap verir. İyi! biliriz. İlk soruya olumlu cevap alan Hoca Efendi hemen yeni bir soruya geçer; şahit misiniz? Karşı grup daha yüksek bir tonla şahiiidiiiz! der ve cennete sokmanın ilk hamlesi gerçekleşmiş olur.

   İkinci bölüm: hoca efendi ve mevta arasında gerçekleşir. Hz. Peygamber, “Ölmek üzere olanlara “lâ ilâhe illallah” demeyi telkin ediniz” (Müslim, Cenâiz, 1,2) buyurmasına rağmen bizler hatırlatma işini nedense mezarda yaparız.  Mevtaya dünyada yapmadıkları veya elinin tersiyle iteledikleri şeyleri tekrar hatırlatılırız. Lakin burada karşı taraftan olumlu veya olumsuz bir ses gelmediği için mevtanın ne karşılık verdiği Gayb hükmünü korumaya devam eder. Allah-u Âlem tek taraflı bir diyalog olduğu için olsa gerek ki, bu işleme talkın demişiz. Sözlükler talkını: öğüt, telkin, ölünün gömülüşünün ardından imamın mezar başında söylediği dinsel sözler diye tarif eder. Kısaca ölüye öğüt verilir!

   Kuranın ifadesiyle amel defteri kapanan, Diriyken öğüt vermekten imtina ettiğimiz veya öğüt almaktan imtina eden insanı öldükten sonra öğüt verip cennete sokmak üçüncü bölümle son bulur. Üçüncü bölüm: el birliğiyle ölüyü istemediği halde cennete sokma gayretlerinin bir teşekkürü olan ziyafet bölümüdür.

   Dünyada nasıl yaşarsa yaşasın öldükten sonra üç aşamada cennete gireceğini gören ve bilinçaltıyla yetişen bireylerin düzgün bir toplum oluşturmasını ummak, Araf suresi 40. Ayetindeki örnek misali; Devenin iğne deliğinden geçmesini beklemek gibidir. Sonrada içinde bulunduğumuz toplum, bu hale nasıl geldiğinin cevabını merak ediyorsak; Aynalara bakmamız yeterli olacaktır.  

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.