HZ PEYGAMBERİN HİKMETİNİN ÖNÜNE GEÇİRİLEN SİRKE-2

  • SUR YAPIIIIIII

Konuya geçen haftadan devam edeceğimiz için, konunun daha iyi anlaşılması adına hadisi şerifi tekrar nakletmekte yarar var. 

   Peygamber Efendimiz -aleyhisselatü vesselam-, Mekke'nin fethinde, amcası Ebu Talib'in kızı Ümmühani'nin evini şereflendirmişti. Ona: 'Yanınızda yiyecek bir şey var mı?' diye sordu. Ümmühani, mahcup bir ses ile cevap verdi: 'Hayır, kurumuş ekmek kırıntıları, tuz ve biraz da sirke var. Ben de, bunları sana ikram etmekten utanırım...'Mübarek ömrü boyunca, önüne konulan hiçbir yemeği küçümsemeyen ve beğenmemezlik etmeyen Allah'ın Resulü: 'Getir onları!' emretti. Sonra o kuru ekmekler suyun içine ufalandı. Bir miktar tuz ilave edildikten sonra da, üzerlerine sirke döküldü! Bu mütevazı yemeği, afiyetle yiyen Peygamber Aleyhisselam, Rabbine hamd duaları ettikten sonra, şöyle buyurdu: 'Ey Ümmühani! Sirke ne güzel katıktır! Sirkesi bulunan bir ev, katıktan mahrum sayılmaz!'Tirmizi, eş-şemâilü’n- Nebeviyya, s.219-220

 

   Öncede dediğimiz gibi, Peygamber efendimizi anlamanın yolarından biri, onun yaşadığı toplumun gerek kültürünü gerekse ekonomik şartlarını bilmek ve iyi analiz etmekten geçer. Hz Muhammed(sav) o toplumun bir bireyi olmanın yanında, aynı zamanda bir Peygamber olarak da HİKMET sahibiydi. Bunun için, Hz peygamberin her sözünü ve davranışını mucizeye hamletme yerine, hikmet penceresinden, içinde yaşadığı ortam ve bu ortamın doğurduğu şartlar içerisinde ele alma ve anlama zarureti vardır.

   Bu zaruretler doğrultusunda hadiste geçen olayı canlandırarak Hadisi şerifi bu seferde altı çizgili sözleri baz alarak gücümüz nispetinde yeniden gözden geçirelim.

    

   Mekke’yi fetheden Allah resulü, yüzlerce ev olmasına rağmen, kendisine birçok konuda yardım eden amcasının,  kızına sılayı rahim ve taltif etmek amacıyla birkaç kişi ile ziyarete gider. Mekke fethinin komutanı olarak, Arap toplumunun geleneklerine göre, amcakızının hanesine paye vermek adına, orada yemek yemek ister. Peygamberin gayb dan haberi olmadığına güzel bir delil olacak bir istekte bulunur ve ev halkına  'Yanınızda yiyecek bir şey var mı? der. Bu istek karşısında kendimizi, evine misafir gelen,  Arap toplumunun en karizmatik kişisine verecek yiyeceği olmayan Ümmühani’nin yerine koyarak düşünelim. İşte bu ruh hali içinde Ümmühani;  mahcup bir ses ile cevap verir: 'Hayır, kurumuş ekmek kırıntıları, tuz ve biraz da sirke var. Ben de, bunları sana ikram etmekten utanırım...

   Ümmühani, misafire verecek yiyeceğin olmamasına mı üzülsün; yoksa yoksulluktan dolayı, o kadar insanın içinde düştüğünüz mahcupluğa mı? Allah rasulü istemeden ev sahibini zor durumda bırakmıştır.  Yemek isteyende, istenende mahcup durumdadır. İşte bu noktada Allah resulünün hikmeti devreye girer. Ümmühani’nin düştüğü durumdan kurtulmasının tek çaresinin o evde yemek yemekten geçtiğini bilen Allah resulü, 'Getir onları!' der.  O toplumda belki de hiç yapılmamış bir yemek çeşidi yapar ve onu da afiyetle yer.

   Böylelikle eve gelişin görünen yüzü olan, yemek yeme gerçekleşerek, hane halkının içinde bulunduğu mahcubiyet, o toplum geleneklerine göre yemek yenerek yok edilir. Artık moral verme ve taltif etme sırasına gelinmiştir. Allah resulü hiçbir şeyi olmayan kendini fakir görüp de mahcup olan aileye  'Ey Ümmühani! Sirke ne güzel katıktır! Sirkesi bulunan bir ev, katıktan mahrum sayılmaz. Diyerek yoksul olmadıklarını, içinde bulundukları halin utanılacak bir durum olmadığını ifade ederek taltif ediyor.

   Hadisi şerifin ayrışmaya sebep olan bölümü söylenen son sözdür. Sirke ne güzel katıktır! Sirkenin bir bakıma kutsal veya mucize yiyecek olarak düşülmesine sebep olan bu sözdür. Bu sözü birde Allah resulünün hikmetli davranışları açısından bakarak düşünelim.   Allah rasulü evde ne yedi? Ekmek, tuz ve sirke. O zaman bu üçünün bir üzerinden aileyi taltif edecek ve moral verecekti. Ekmek temel yiyecek, tuz ise ne katık nede yiyecek, geriye taltife müsait bir şey kalıyor oda; SİRKE.  Şarabın su niyetine tüketildiği bir toplumda, Allah resulünün hiç sirke yemediğini ve Mekke’nin fethinde sirkeyi yiyip övdüğünü! düşünmek, Allah resulünün yaşadığı toplumun kültürüne yabancı olmamızdan başka bir şey değildir.

   Hadisi şerifte yaşananlar, anlatılanlar sadece istemeden zor durumda bırakılan bir insanı düştüğü durumdan kurtarmak ve gönlünü almak için hikmet penceresinde gerçekleşmiş bir hadise gibi duruyor. Yoksa peygamber efendimizin(sav) hiçbir yemeği övmediği anlatan hadisi şerifleri, nasıl izah edeceğiz?

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.