HZ. MUHAMMED’İN (SAV) BAZI İLETİŞİM İLKELERİ-8

  • SUR YAPIIIIIII

    Doç. Dr. Yusuf MACİT’İN Peygamber efendimizin insanlarla olan iletişimini çok güzel bir şekilde anlattığı 2004 yılında on dokuz mayıs ilahiyat fakültesi dergisinin 16. Sayısında yayınlanan HZ. MUHAMMED’İN BAZI İLETİŞİM İLKELERİ adlı tezinden alıntılara sekizinci bölümüyle devam ediyoruz.

10-Hediye Vererek İnsanların Gönlünü Kazanması

    Hz. Peygamber, dostlukları kuvvetlendirme, sevgiyi pekiştirme, gönül kazanma, İslam' a yönlendirme, muhtemel kötülükleri önleme, hizmet ve başarıyı ödüllendirme gibi çeşitli amaçlarla, beşeri bir âdete uyarak çevresindeki insanlara hediye vermiş ve başkalarının hediyelerini de kabul etmiştir. Hz. Peygamber, muhtaçları gözetmiş ve kendi nefsine tercih etmiş; bazen yedirmek, bazen de giydirmek suretiyle onlara iyilik yapmıştır. Bir defasında genç sahabi Cabir' den devesini satın almış, parasını ödedikten sonra almış olduğu deveyi ona hediye etmişti. Hz. Peygamber, hediye kabul eder, karşılığında ondan daha fazla hediye verirdi. İyilikle karşılık vermeyi prensip edinen Hz. Peygamber, hem sahip olduğu şeylerle, hem davranışlarıyla ve hem de sözüyle iyilikte bulunurdu. Oldukça cömertti. Hayatı boyunca kendisinden bir şey isteyene asla hayır dememişti.

   Hz. Peygamber, kin ve düşmanlıkları giderici ve sevgiyi pekiştirici olarak gördüğü hediyeleşmeyi özellikle teşvik etmiştir. Arkadaşlarından Enes'in anlattığına göre Hz. Peygamber, İslam için kendisinden ne istenirse onu mutlaka vermekteydi. Hz. Peygamberin bu tutumunun sonucuyla ilgili olarak Enes, kimilerinin sırf dünya menfaati için Müslüman olduklarını, fakat çok geçmeden Müslümanlığın bu kimselerin gözünde dünyadan ve dünya üzerindeki her şeyden daha değerli hale geldiği tespitinde bulunmaktadır.

  

11-Mesajını Kolaylık ve Tedricilik Yöntemiyle Sunması

   Hz. Muhammed, peygamberlik misyonu gereği, ilahi mesajı, insan zihninin işleyiş ve algılayış yeteneğini dikkate alarak, bir anda değil de, zamana yayıp, önce basit ve kolay olandan başlayarak, yani tedrici olarak iletmiştir. İlahi mesaj da kendisine Allah tarafından tedrici olarak indirilmiştir.

   Kur'an-ı Kerim'in 23 sene gibi bir süreçte, ayet ayet, sure sure indirilmiş olması tedriciliğin en önemli uygulanış tarzı olmuştur. Bu yöntemde mesaj, belli bir program içinde, zamana ve şartlara göre, hedef insanların ihtiyaçları, eksiklikleri, mesajı almaya hazır ve istekli olmaları gibi durumlar da göz önünde bulundurularak azar azar iletilmektedir. Kolaylaştırma ve tedricilik konusunda Hz. Aişe'ye ait şu tespit oldukça aydınlatıcıdır: "Kur' an vahyi, önce cennet ve cehennemden bahseden mufassal surelerle başladı. İnsanlar, İslamı güzelliğini anlayınca, helal ve haramlar indi. Şayet ilk önce: 'İçki içmeyin!' şeklinde bir emir gelseydi, o zaman insanlar: 'içkiden kesinlikle vazgeçemeyiz' derlerdi. Şayet: 'Zina etmeyin!'şeklinde bir hüküm gelseydi, onlar: 'Zinayı asla bırakmayız' derlerdi."

    Bu yoruma göre ıslahat yavaş yavaş olmuş, kökleşmiş alışkanlıkların değiştirilmesinde aceleci davranılmamıştır. Tedricilik ilkesi ilahi mesajın iletilmesini kolaylaştırmıştır. Hz. Muhammed, iki hususla karşılaştığı zaman, günah olmadıkça sürekli kolay olanı tercih etmiş ve bu ilkeyi etkili bir şekilde uygulamıştır. Öncelikle İslami inancın tebliği, namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibadetlerin zamana yayılışı, sosyal hayatı ilgilendiren konular, örneğin alkolün yasaklanışı bu tedricilik ve kolaylaştırma ilkesi ışığında uygulamaya konulmuştur.

   Sonuçta, Hz. Muhammed'in etkili bir şekilde uyguladığı kolaylaştırma ve tedricilik prensiplerinden anlaşıldığına göre, iletişime hedef olan bir insanda öncelikle arzu uyandırılması, motivasyon sağlanması, sonra da doğru bilgi ve sağlam bir inanç oluşturulması önemli bir öğedir. Bu aşamadan sonra, inandıklarını pratiğe çevirme, yani inancın gereği doğrultusunda tutum ve davranış belirleme sağlanmalıdır. Bu süreç, en güzel yöntemlerle, ürkütmeden, nefret ettirmeden, zorlaştırmadan kolaylaştırarak gerçekleştirilmelidir.