HZ. MUHAMMED’İN (SAV) BAZI İLETİŞİM İLKELERİ-7

  • SUR YAPIIIIIII

    Doç. Dr. Yusuf MACİT’İN Peygamber efendimizin insanlarla olan iletişimini çok güzel bir şekilde anlattığı 2004 yılında on dokuz mayıs ilahiyat fakültesi dergisinin 16. Sayısında yayınlanan HZ. MUHAMMED’İN BAZI İLETİŞİM İLKELERİ adlı tezinden alıntılara yedinci bölümüyle devam ediyoruz.

8-İnsanları ve Onların Değer Verdiği Şeyleri Önemsemesi

   Hz. Muhammed'in iletişim ilkelerinden biri de, iletişimi kolaylaştıran bir unsur olarak insanların değer verdiği şeylere saygılı olmasıdır. İslam'a göre bireye, insan olması, inancı, tutum ve davranışları, doğru-dürüst yaşayışı vb. sebeplerle değer verildiği bilinen bir husus tur.  Hz. Muhammed de, bir iletişim ilkesi olarak dost ve düşman, yaşlı ve çocuk genellikle herkese

ilgi göstererek değer vermiştir.

   Kur' an' da insanların kişisel olarak değer verdikleri kutsallarına dil uzatılmaması gereğine de dikkat çekilmiştir. "(Onların) Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek sının aşıp Allah'a sövmesinler!..''  ayeti, diğer insanların değer verdikleri şeylere saygılı davranmayı önermektedir. Bu sebeple, küfür ve inançsızlık düşünce ve fikir olarak reddedilse de, her kim olursa olsun, bireyin değer verdiği kişisel inancına, düşünce ve kanaatine saldırmak, ahlaki bir davranış olarak görülmemektedir. Hz. Muhammed de, başkaları için değerli olan herhangi bir şeye karşı saygılı olunması gereğine dikkat çekmiştir.

   Örneğin, Müşriklerin reisi Ebu Cehil'in oğlu İkrime'nin hanımı, Mekke'nin fethi sırasında İslam'ı kabul etmişti. Bu arada kocası İkrime korkusundan Yemen'e kaçtığından, onu affedip Müslümanlığa kabul etmesi hususunda Hz. Peygamberden söz almıştı. Bunun üzerine eşi, İkrime'yi bulup Müslüman olması için huzuruna getirdiğinde Hz. Peygamber: "Hoş geldin süvari yolcu!" diyerek onu güler yüzle onu gördüğünüzde babası Ebu Cehil' e sövüp hakaret etmeyin, çünkü ölüye yapılan hakaret, hayatta olanı incitir" buyurdu. Bu tutumuyla o, arkadaşlarım hoş olmayan bir davranış içine girmekten alıkoyduğu gibi, yıllarca İslam' a karşı tavır almış, sonunda kaçıp gittiği yerden emanla getirilmiş olan İkrime'nin de onurunu korumuş olmaktadır.

  

9-Kişilerin Yeteneklerinden Yararlanması

   Hz. Peygamber değişik işler için görevlendirdiği insanların yeteneklerini dikkate almıştır. İşlerin liyakatli ve yetenekli olanlara verilmemesini de hoş bulmamıştır. Nitekim "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye soran kişiye, "Emanet zayi edildiği zaman kıyameti bekle" buyurmuş, aynı şahsın emanetin nasıl zayi olacağını sorması üzerine de, "İşler ehil olmayan kimselere verildiği zaman" demiştir.  Burada, her şeyin çığırından çıkacağı, bilgi ve liyakate değer verilmeyeceği,  işlerin yeteneksiz kişilere bırakılacağı dolayısıyla her şeyin düzeninin bozulacağına dikkat çekilmektedir.

   Hicret yolculuğu sırasında rehberi, inanmamış bir kişiydi.  Medine döneminin ilk yıllarında, katip olarak Yahudilerden yazı bilen kişileri kullandığı, sonra da Zeyd b. Sabit' e Yahudi yazısını öğrenmesini emrettiği ve "Mektuplarım hususunda, Yahudilere güvenim yok" dediği bilinmektedir. Hz. Peygamber mescidin inşası sırasında Kays b. Talk'ın çamur yapma ve karıştırmadaki ustalığını görünce, arkadaşlarına, bu işi Kays'ın gözetim ve yönetiminde yapmalarını söylemiştir. Bu tavrıyla o, uzmanlık alanına değer verdiğini ve bunun hem iletişimi anlamlı kıldığını hem de sosyal ilişkilerde verimliliği artırdığını göstermiştir. Yine o, askeri başarıları ile ünlü olan Halid b. Velid'e Allah'ın kılıcı anlamında "Seyfullah" demiş, yetenek ve başarısını takdir etmiştir.

   Hz. Peygamber, şiiri bir iletişim aracı olarak kullanmış; çağının sözlü iletişim geleneğine uyarak şairlerin yetenek ve becerilerinden İslami müdafaa etmede ve inkârcılara karşı tavır almada faydalanmıştır. O, "Şiirde hikmet vardır"; "Çünkü şiir, Kureyş'i okdan daha fazla yaralar" buyurmuştur. Bu yaklaşım tarzları gösteriyor ki, Hz. Peygamber, sanat olarak şiirden, insan unsuru olarak da şairden ve diğer mesleklerde de konusunda uzman olan insanların yeteneklerinden faydalanmıştır. Bu tavır onun, çevresindeki insanları iyi tanıdığı ve yeteneklere göre kimi, ne zaman, nerede ve nasıl değerlendireceğini iyi bildiğini de göstermektedir.