HZ. MUHAMMED'İN (SAV) BAZI İLETİŞİM İLKELERİ-4

  • SUR YAPIIIIIII

Doç. Dr. Yusuf MACİT’İN Peygamber efendimizin insanlarla olan iletişimini çok güzel bir şekilde
anlattığı 2004 yılında on dokuz mayıs ilahiyat fakültesi dergisinin 16. Sayısında yayınlanan HZ.
MUHAMMED’İN BAZI İLETİŞİM İLKELERİ adlı tezinden alıntılara dördüncü bölümüyle devam
ediyoruz.
4-Her Fırsatta insanlarla İletişim Kurmaya Çalışması
Günlük hayatta belli bir sosyal çevrede yaşayan insanlar, farkında olarak veya olmayarak
birbirleriyle sürekli iletişim içindedirler. Hz. Peygamber de, çevresindeki insanlarla canlı bir iletişim
içinde olmuş, yanına gelene iyi davranmış, gelmeyenleri de ziyaret ederek, mesajım ulaştırmaya
gayret etmiştir. O, hiçbir zaman insanların kendini dinleme ve kabul etme mecburiyeti içinde
oldukları şeklinde bir tavra girmemiş, başta ilahi mesajı kabul etmeyenler olmak üzere,
herkesi ve her kesimi dolaşarak görevini ifa etmeye çalışmıştır. Onun panayırda dolaşması
ve Taif e gidişi de iletişim amaçlı olmuştur. Ayrıca, misafirperverlik ve misafire ikramda
bulunma, gelmeyene gitme, ilişkiyi kesmeme, hasta ziyaretinde bulunma, cenazelere katılma onun
günlük işleri ve tavsiyeleri arasındadır.
Kur' an, "Nefsini, sabah akşam, rızasını isteyerek Rabb'lerine yalvaranlarla beraber tut.(onlarla
beraber bulunmaya candan sabret) ... " ayetiyle Hz. Peygamberden fakir Müslümanlarla birlikte
olmasını istemiştir. Yine Kur'an'dan öğrendiğimize göre Hz. Peygamber, programı çok yoğun bir
insan olmasına rağmen, fakirlere, misafirlere, akraba ve dostlarına yemek yedirmiş, iyilikte
bulunmuştur. Hz. Peygamberin ziyaret ve ziyafet gibi faaliyetlerini ele alırken, aslında onun,
iletişim misyonunu gerçekleştirme amacına dikkat çekmek istiyoruz. Nitekim peygamberliğin ilk
dönemlerinde o, bir toplantı tertip ederek, aile mensuplarını yemeğe davet etmiş, bu ikrarnını
vesile yaparak yemek sonrası misafirlerine Allah'ın Elçisi olduğunu duyurmuştu. Yine
Yahudilerden kendisine hizmet eden bir çocuk vardı. Hastalanınca onun ziyaretine gitti. Başucuna
oturdu ve bu esnada onun Müslüman olmasını arzuladığını bildirdi. Çocuk yanı başındaki
babasına bakınca, babası da Hz. Peygambere uymasını istedi ve çocuk Müslüman oldu. Genel
yaklaşım ve tavsiyesi, " ... senin vasıtanla Allah'ın bir tek kişiye hidayet vermesi, senin için
kırmızı develere sahip olmaktan daha hayırlıdır" şeklinde olan Hz. Peygamber, bu çocuğun
Müslüman olması üzerine sevinç ve memnuniyetini "Onu, benim vesilemle ateşten kurtaran
Allah'a hamdolsun" sözleriyle dile getirmiştir.
Cabir'in yorumuna göre, Hz. Peygamber, dışarıdan çeşitli amaçlarla gelen insanları, kalplerine
tesir edip yumuşatması için mescidde ağırlamaktaydı. Kur'an'ın "Ve eğer ortak koşanlardan biri
eman dileyip yanına gelmek isterse, onu yanına al ki, Allah'ın sözünü işitsin; sonra da onu güven
içinde bulunacağı yere ulaştır. Böyle (yap), çünkü onlar, bilmez bir topluluktur" ayeti, inkârcıların
ilahi mesajı dinleyebilmelerine ve onun hayattaki pratiğine dair örnekleri, örnek bir ortamda, canlı
olarak görebilmelerine fırsat verilmesini istemektedir. Bunun için mescid en ideal yer olmalıdır.
Çünkü sosyal hayatın merkezi olması yanında, günde beş vakit Hz. Peygamberin arkasında
namaz kılma ve Kur' an okuma gibi ibadetlere yönelik uygulamalar mescitte gerçekleşmekteydi.
Nitekim namaz vakitlerini bilmediğini söyleyen bir yabancıya Hz. Peygamber, iki gün
yanlarında kalıp, kendileriyle birlikte namaz kılmasını söylemiş; birinci gün namazları ilk
vaktinde, ikinci gün ise son vaktinde kıldırmış, sonuçta muhatabına, namaz vakitlerinin,
gördüğü iki sınır arasındaki zaman dilimi olduğunu söylemiştir. (Dördüncü bölüm sonu)