HZ. MUHAMMED’İN (SAV) BAZI İLETİŞİM İLKELERİ-1

  • SUR YAPIIIIIII

Bugün sizlerle Doç. Dr. Yusuf MACİT’İN Peygamber efendimizin insanlarla olan iletişimini çok güzel bir şekilde anlattığı 2004 yılında on dokuz mayıs ilahiyat fakültesi dergisinin 16. Sayısında yayınlanan HZ. MUHAMMED’İN BAZI İLETİŞİM İLKELERİ adlı tezinden alıntıların ilk bölümünü paylaşacağız.

   Dilimizdeki kullanımı yeni olan "iletişim" sözcüğü, latince kökenli "communication" kelimesinin karşılığıdır.  Sözlükte; "duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme ve komünikasyon" diye geçen iletişim, çeşitli tanımların ortak yanları dikkate alınarak; "katılanların, bilgi/sembol üreterek birbirlerine ilettikleri ve bu iletilenleri anlamaya, yorumlamaya çalıştıkları bir süreç" olarak ifade edilmiştir. Böyle "iki veya daha fazla kişi arasında bir anlam oluşturma sürecine" insanlar arası iletişim denilmektedir.

   İnsan insana iletişimi öncelikli problem olarak ele alan Hz. Muhammed, sadece inanan insanları değil; dini, dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, sosyal statü ve rolü farklı da olsa bütün insanları değerli görerek muhatap almış, kucaklamış; onlarla sağlıklı bir iletişim sürdürmüştür. Hz. Muhammed, ilahi mesajları, insanlar tarafından algılanabilir, duyulup hissedilebilir, okunup konuşulabilir ve yazılabilir hale çevirmiş; hayata döndürülebilir ve yaşanıp örnekleri çoğaltılabilir bir yapıya kavuşturmuştur.

   Bir peygamber olarak Hz. Muhammed, gönderiliş gaye ve misyonunu, insanlarla kurduğu iyi diyalog ve iletişimle gerçekleştirmiş; bunun için hem, yaşadığı çağda geçerli olan çeşitli iletişim yöntemlerini kullanmış, hem de ferdin ve toplumun psikolojik özelliklerini dikkate alarak, mesajını en iyi ve etkili bir şekilde sunmaya gayret etmiştir.

   Hz. Muhammed, Kur'an'ın açık beyanı ve vurgulamasıyla, bizim gibi bir insandır; ama dini içerikli konuşmaları ve yapıp-etmeleri vahiy desteklidir. Bu nedenle o, ilahi mesajın şartlara bağlı insani bilgi ve davranışlara dönüştürülmesinde ilk kaynaktır. Yine o, yorumlama ve açıklamalarıyla insanlara örnektir ve bu açıklamaları da vahye dayalı olmasından dolayı, genel-geçer bir karakter kazanmıştır. Biz bu makalemizde Hz. Muhammed'in insan insana iletişiminde gözettiği

bazı ilkeleri değerlendirmeye çalışacağız.

I-Mesajın Kaynağı Olarak Hz. Muhammed'in Kendini Tanıtması

   İletişimde "kendini tanıma" sözüyle kişinin, kendisiyle, düşünce ve duygularıyla ilişki kurması, bu, başarılı bir iletişim için oldukça önemli bir noktadır. Zira kendini tanıyan kimse gerçek duygu ve düşüncelerinin farkında olur. Elini sıktığı bir kişinin yüzüne gülümsediğinde, sevgi, ilgi ve sempatiden mi, yoksa kıskançlıktan mı veya muhatabın kötülüğünden emin olmak, durumu geçiştirip idare etmek için mi gülümsediğini bilir, duygularının farkında olur. Ayrıca insanları nasıl etkilediğini ve onlar tarafından nasıl etkilendiğini idrak eder. Bu tür kişinin kendini tanımasına yönelik duygular, başarılı bir iletişim için önemli etkendir.

   Bilindiği gibi Hz. Peygamber, Mekke'de gayet tabii bir hayat sürmekteydi. Güvenilir bir kişiliğe sahip olması dışında, toplumca bilinen farklı bir yönü yoktu. Bundan dolayıdır ki, peygamberliğini ilan ettiğinde, insanların: "O ihtar (Kur' an, başka kimse kalmadı da), aramızdan ona mı indirildi? ... "  şeklindeki itirazlarıyla karşılaştı. Muhataplarına " ... Allah dileseydi ben onu size okumazdım ve onu size hiç bildirmezdi. Ben ondan önce aranızda bir ömür boyu kalmıştım (böyle bir şey yapamamıştım), düşünmüyor musunuz?"  demesi emredildi. Yine Allah, Hz. Muhammed'den " ... Ben ancak bana vahy olunana uyuyorum... "  demesini istemiş; aksi halde peygamber

" ... bazı laflar uydurup bize iftira etseydi... Onun can damarını keserdik, sizden hiç kimse de buna engel olamazdı"  buyurarak, görevin Hz. Muhammed'e Allah tarafından verildiği ve Allah'ın bildirmesiyle konuşmakta olduğu vurgulanmıştır.

   Hz. Peygamber, kırk yaşına kadar bunca yıl, kendi hesabına yalan söylememişti, bundan böyle Allah adına da söylemesi söz konusu olamazdı. O halde onun çıkışı ve bütün faaliyetleri Allah adına olacaktır. " ... Benim mükafatım ancak Allah'a aittir ... " ayeti de insanlardan bir beklenti içinde olmadığını, mal, makam, şan, şöhret peşinde koşmadığını belirtmektedir.

Görüldüğü gibi Peygamber, insanlar üzerine bir vekil değildir.(1. Bölüm sonu)