GIDALARIMIZIN TADI KAÇMASIN

  • SUR YAPIIIIIII
Türk dil kurumu, Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgiye Bilim diyor. Yine başka bir izahta, Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir amaca yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma sürecine Bilim diyor. Kısacası ‘’ sonuç çıkarmaya çalışan araştırma sürecine’’ bilim diyorsak bugün doğru kabul ettiğimiz olayları veya konuları elimizdeki veriler değiştiği zaman doğruluğunun da değişeceği anlamına gelecektir. Kısacası bilimi inkâr etmek mümkün değilse de bilimi ilahi kuralmış gibi kutsamakta uygun değildir.
İyide nerden çıktı şimdi bu analiz diyebilirsiniz. Virüs salgınıyla halkın haberdar olduğu Bilim Kurulları, gelecek günlerde hayatımızı yönlendirmede daha çok etkili olacağa benziyor. Önümüzdeki süreçte Bilimin kutsal, bilim kurullarının da o kutsalı insanlara ulaştıran elçiler gibi ortaya konulacağı bir sürec yaklaşıyor. Olası yeni süreçte, konusunda uzman kişilerin bile bilim kurulunun dışında söz söylemesi, aforoz edilmeye sebep olabilir.
Salgın sürecinde maske takmak ve benzeri konulardaki ihtilaf neticesinde, bilim kurulunun dediğini yapmak zorundasınız.  Önümüzdeki süreçte gıda ve tarım alanında oluşturulması düşünülen ve hatta yasalaşması hesaplanan Gıda Bilim Kurulunun her söylediğinin kutsal metinmiş gibi uygulanmasına yönelik yasa hazırlığı yapılmaktadır. Bu gün bile gıdaların içerisinde sakıncalı katkı maddesinin varlığına itiraz ettiğimizde yasal miktar diyenlerin, Gıda Bilim Kurulu oluşturulursa, oradan çıkan sonucun ne kadar faydalı veya zararlı olduğunun tartışılmayacağı bir ortam olmasını düşünmek bile istemiyorum.
Mutlaka insanların kafasını bulandıracak sağlık konularının önüne geçmek için düşünülmüş bir yasa taslağı diye yola çıkılmıştır ama, bu yasayla gıdaya katılan zararlı maddelere, yasal miktar veya Bilim Kurulunun uygun gördüğü miktar diye zararlı demenin suç sayılacağı bir ortama kaymaması gerekir.
Devletin ekilebilir alanların Anadolu halkına sunulması gerektiği, büyük şirketlere verilerek Anadolu halkının işçi olarak çalıştırılmaması gerektiği, hatta yurt dışı kaynaklı Vakıf veya şirketlerin Anadolu toprağını işlememesi gerektiği hem halkımızın hem de idarecilerimizin öznesi olması gerekir. Özellikle altını çizmemiz gereken Gates vakfının Tarım Bakanlığıyla yaptığı protokolün içeriğinin halka doğru vaziyette izah edilmelidir. Bu vakfın dünyadaki emelleriyle ilgili konuları basından duyduğumuz kadarıyla oldukça tehlikeliymiş. İnşallah bu vakıf Tarım Bakanlığıyla yaptığı protokol çerçevesinde Türkiye’deki ekilebilir alanların tümüne veya çoğuna sahip çıkıp ekip diktiği ve ürettiği gıda maddelerinin incelenmemesi için birde bilim kurulu oluşturmaz. Eğer öyle olursa tarımda kullanılan ilaçların ve üretilen gıda maddelerindeki katkıların insan sağlığına olan zararlarını tartışmak, çıkartılmak istenen yasa çerçevesinde suçta sayılacağına göre, adeta insanları bizim ürettiğimizi ve yaptığımızı tüketmek zorunda olan canlılarsınız demiş olacaklardır.
TBMM’ye sunulan Anayasa teklifiyle gıda ve beslenme konusunda konuşma yazma ve haber yasağı getirilecekse yanlış olacaktır. Bu yasak Bilim Kurulu harici uzmanları da kapsayacaksa bu daha tehlikelidir. İnsanları eşya gibi gören anlayışa doğru evrilmesi çok tehlikeli sonuçlar doğuracaktır.
İdarecilerimizden, Bill & Melinda Gates Vakfı ile Tarım Bakanlığının sessiz sedasız imzaladığı protokolün içeriğini ve gıda ile ilgili konuşmayla ilgili yasağın nedenlerini halka açıklamalarını ve kamuoyunda tartışılmasını arzu ediyoruz.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.