ECEL, RIZIKVE MUSİBET ANLAYIŞIMIZIN SOSYAL HAYATTAKİ İZDÜŞÜMLERİ-5

  • SUR YAPIIIIIII

Bugün sizlerle altı bölümden oluşan İstanbul Üniversitesi ilahiyat fakültesinin bağcılar belediyesi ile Mayıs 20ı3 yılında ortaklaşa gerçekleştirdiği HALKIN SORUNLARI BAĞLAMINDA GÜNÜMÜZ İNAÇ PROBLEMLERİ sempozyumunda sunum yapan Dr. Mücteba ALTINTAŞ’IN ‘’Ecel, Rızık ve musibet anlayışımızınsosyal hayattaki izdüşümleri’’ adlı makalesinin beşinci bölümünü kaldığımız yerden paylaşacağız.

   Ecel ve rızık konusuyla yakından bağlantılı bir diğer konu da musibet konusudur. İnsan

Davranışlarının önceden belirlendiğini savunan cebir teorisi, genellikle ayetlerdeki "ketebe" fiili ve türevlerine dayanılarak temellendirilmektedir. Bütün insan davranışlarının yazılması olarak anlaşılan kitap kavramı, insanın başına gelen musibetlerin de yazılması olarak yorumlanmıştır.

Bu konuda en çok tartışmaya neden olan Hadid-22 ayetidir. "Yeryüzünde ve kendi canlarınızda meydana gelen hiç bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce bir kitapta olmasın. Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve nimetlerle şımarmayasınız diye böyle yaptık.

 

   Söz konusu ayet, cebir teorisini temellendirmek için kullanıldığından dolayı olayların sorumluluğu kadere yüklenmiş ve bir rahatlama psikolojisi oluşturulmuştur.Her şeyin yazılması onların mutlaka olacağı anlamına gelmektedir. Zira Yaratıcı kâinatın olaylarını programlamış ve bunların zamanlarını tayin etmiştir. İlahi ezeli kaderin tersi olmaz. İnsan bunu böyle bilirse, olan şeyin neden olduğuna,olmayanında neden olmadığına üzülmez. Bunları kadere havale ederek rahatlar. Olacak her şeyin ezeli ilimde kayıtlı olduğunu bilen ve ona göre davranan insan kaçırdığı fırsatlara üzülmez. Bu düşünceye göre ayet insanın üzülmemesi için olayların ezelde tespit edildiği şeklinde yorumlanmaktadır. Ancak ayetten böyle bir çıkarım yapılması durumunda şu soruya cevap bulmak oldukça zor olacaktır.

  

   Hayır ve şer Allah 'tan olduğu için kesin olarak başımıza geleceğine göre bir kötülük yaptığımızda bu kötülük niçin bize ait olmaktadır? Aynı şekilde Enfal-68 ayeti de ezeli ilim açısından ele alınmaktadır. "Allah tarafından önceden buyrulmuş böyle bir ilke olmasaydı, aldığınız fidyeden dolayı başınıza mutlaka büyük bir azap gelirdi." Ayet Bedir savaşında alınan esirlerin fidye olarak yorumlanıp paylaşılmasını eleştirmektedir. Ancak ayetteki kitap kelimesinden hareketle bu olayın ezelde yazıldığı ve değişmesinin mümkün olmadığıyorumu yapılmıştır. Halbuki buradaki kitap ifadesi esirler konusunda genel bir ilke ve kanunun geçerli olduğundan bahsetmektedir.

 

   Görülüyor ki, musibet ve felaketlerle ilgili ayetlerde geçen kitap kavramı bizim şu sorulara cevap bulmamızı gerektirmektedir. Musibetler ne kadar zaman önce yazılmıştır? Bu musibetler herhangi bir amacı ve gayesi olmadan keyfi olarak mı yazılmıştır? Ayetler insan fiillerinin önceden yazıldığı değil musibetlerin ilahi iradenin kontrolünde olduğunu ifade etmektedir. Ayetlerdeki mecaz olarakkullanılan kitap ve yazma ifadeleri, insan davranışlarının bireysel olarak önceden yazılmasını değil, ilahi iradenin bu alanda koyduğu ilke ve prensipler anlamına gelmektedir.Zemahşeri Hadid-22 ayetini, musibetleri yaratmadan önce hangi durumlarda insanın başına musibet geleceğini tespit ettik, şeklindeyorumlamaktadır.

 

   0 halde insanın başına iyi veya kötü bir şey gelmesi önceden tespit edilen kurallara göredir. Allah musibetleri yaratmadan bunları insanlara verirken hangi esaslara göre vereceğini belirlemiştir. Yaş ve kuru her şeyin bir kitapta olması onların varlıkları değil, varlık alanında tabi olacakları kanunlarve kurallardır. İyiliğe karşı iyilik, kötülüğe karşı kötülük geçerlidir. "Başınıza gelen herhangi birmusibet ellerinizle işlediklerinizden dolayıdır, "ayeti de insanın başına gelen sıkıntı ve felaketlerdeninsanın sorumlu olduğunu ortaya koymaktadır.

 

   İnsanın başına kendi davranışları sonucunda musibet gelebileceği gibi kendi kusuru olmadığı halde de musibet gelebilir. Bunun yanında insana denenmek için de musibet verilebilir. Bir insanın başına kendi kusuru olmaksızın felaketler gelmesi imtihanın bir kuralı ve sonucudur. Her şeyin ölçü kanun ve nizamı Yaratıcı tarafından konmuş ve özgür irade sahibi insanların bu kurallar çerçevesinde hareket etmeleri istenmektedir. Öyleyse insanlar tarafından bilinebilecek hususların ilahi irade tarafındanbelirlendiğini ve kanunlarının tespit edildiğini, insanlarca bilinemeyeceklerin ise insan faaliyetlerisonucuna göre kaderlerinin insan tarafından çizildiğini söylemek mümkündür.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.